* Bir podcastte verilen (reklamını da yapalım:
Sıfır Sayı, Yenal Bilgici; teşekkürler Bora) öneriye uydum ve radyo aldım
geçende. Önerinin nedeni de, şu İspanya’da olan elektrik kesintisiydi. Hem mantıklı
hem nostaljik geldi; eve gelince, evde bir şeylerle ilgilenince fırt diye açıyorum
radyoyu. Çok rahat bir el hamlesi yeterli. Ne güzel, basit ve gösterişsiz.
Tabii artık bluetoothlu filan böyle radyolar; ama
orası mühim değil. Görüntüsü zaten güzel. Yani radyonun, radyo çalma özelliği
olmasa bile, sırf görüntüsü için bir obje olarak kullanılır. Renk kattı
salonumuza. Müziğe kolay ulaşım için ben de öneriyorum. Saçma sapan kanallar
çok, saçma sapan müzikler çok. Cübbeli Ahmet’in kanalı var mesela. Ama Cübbeliden
sonra bir sol yapınca TRT Radyo 3’e kolay ulaşılıyor. Yani Cübbeliyi de fırsata
çeviriyorsun bir yandan. Radyo iyidir, vizontele de radyonun resimlisidir.
* Geçen ozalitçi ihtiyacım oldu. Uzun zamandır
gitmiyordum; bir sabah gittim yol üstü, ilk kez içine girdiğim, önceden
haberimin bile olmadığı ozalitçiye. İncelenmesi gereken bir meslek bence
ozalitçilik (“Ozalitçi” kullanımının hatalı olduğunu, kişinin “ozalit” olduğunu,
ozalitçinin “manavcı” gibi bir şey olduğunu sanıyordum, öyle değilmiş. “Özalit”
yanlış bu arada).
Çalışanlar, özellikle seni yönlendiren, kasada duran ve çalışanlarına
direktif veren adam veya kadın (genellikle kadın) arıza olmak zorunda. “Tabii
efendim, hoş geldiniz, vaktiniz var mıydı?” vs. sorular duyamıyorsun mesela ozalitçide. Bir tripli hareketler, işini halledecek kişinin
seninle göz teması kurmaması... Herkes ağır ceza mahkemesi kalemi kâtibi gibi
içeride. Hâlbuki yapacağın bir spiral, alacağın bir arkalı önlü çıktı. Yılların
köftecisinde, kıraathanesinde mekân sahiplerine asabiyet yakışıyor da (o da
niye yakışıyorsa), sana ne oluyor ozalitçi abi/abla.
İşler hemen hallolmaz, bunu en kibar söyleme şekilleri, “15
dakika bekleyeceksin yalnız.” olur. “Tamam o zaman şu karşıda çay içeyim.”
deyince, “Biz getiririz sana.” derler, bi’ insanlıkları bu, sert insanlık.
Taksicilerde bile senli benli konuşma azaldı, ozalitçide bir senli benli konuşma
durumu, “Sen bana mecbursun, bilemezsin.” artistliği. Çalışanların hepsi sigara
içiyor, küfürlü konuşuyor. Sanırsın karikatür dergisinde sabahlayan ve baskıyı
yetiştirmeye çalışan abiler. Bir bu gözle bakın derim ozalitçilere.
* Habertürk’te ekranda geçen yazı: “LGS sınavı
zor muydu, kolay mıydı?” Sen “LGS sınavı” yazıyorsan senlik bir şey yoktur Habertürk,
takıl sen...
* Bir de NTV Spor... Kaliteli bir yayın kuruluşuydun. Şu habere bak:
“Ali Koç’tan radikal karar: Yeni sezonda artık bunu yapmayacak
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç, yeni sezon için radikal kararlar aldı. Bu sezon mutlak şampiyonluk isteyen Koç’un bazı maçlara gitmeyerek yaptığı totemden vazgeçtiği belirtildi. Transfer süreçlerini de bizzat yürüten Ali Koç’un içeride-dışarıda oynanacak her maça gideceği, karşılaşmalardan sonra konuşarak sahnede tek başına olacağı aktarıldı”.
Senin attığın başlığa ayrı, haberin içeriğine ayrı, haberin
içeriğinde geçen Ali Koç’a ayrı küfür... Veya onlara ozalitçide yarım günlük
bekleme cezası... Olacak şey değil gerçekten, tıklama israfı.
Bu şekilde çok kibar anlattım; nezakete gerek yok, net
söyleyeyim: “NTV Spor bi’ s.ktir git Allah aşkına”.
Siz kalın, iyi tatiller...