18 Ağustos 2025 Pazartesi

Tıkılak/Takılak XIII

 


* Twitter’ı kapatmanın bir güzelliği de bir şey yazma zorunda hissetmemek. Ünlü değilsin, bir şey değilsin, kimse senden bir konuda görüş bildirmeni istemiyor tabii; ama yine de, yazman gerektiğini düşünüyorsun niyeyse. Şimdi o yok. Kimse bilmesin kardeşim görüşümü; merak eden arar, sorar, yazar. Nerede olduğum da bilinmesin, ne yediğim, ne içtiğim de bilinmesin. Görüşlerimi, görüştüklerimi, yediklerimi, içtiklerimi bilmelerini istediklerime zaten bildiririm. Böyle güzel, devam...

* Tımtış. Benim adını verdiğim şey bu. Ev içinde de biliniyor bu, tımtış olarak. Yükte hafif, pahada ücretsiz, hayat kurtarıcı, kaybolunca üzücü, hatta dert edici şey. Yazıya fotoğrafını koydum. Almaya kalksan alacağın bir şey de değil bu. Kablo tutucu desen, o başka bir şey. Birine şarj aletini verdiğinde alet gelene kadar “Acaba tımtışı da getirir mi?” paniğine sevk eden bir şey. Şarj aletini verdiğinde “Bunu da getir ama.” dediğin, uyarsan da “Acaba gelecek mi?” diye beklediğin, çok da güvenmediğin birine şarj aletini verdiğinde, uhdende saklayıp sadece kablosunu verdiğin ve sağlam bir yere koyduğun nesne. Gayet de önemli. Geçen yazıdaki gibi takıntı değil bu tımtış, makul bir düşünce kanaatimce. Hatta tımtış nasıl önemsenmez, aklım almıyor. O olmayınca dağılıyor kablo; ne çantana koyabiliyorsun ne çekmecende muhafaza edebiliyorsun. Sarmak suretiyle kabloyu düzenlemek ise aynı etkiyi zaten yaratmıyor, çoğu da sarılmıyor zaten, kabloya da zararlı.

Bir otel odasında aklıma tımtış geldi ve onu yazayım diye telefonuma not aldım. Odadan çıktım, sonra otele döndüğümde masada tımtış yok, muhtemelen house keeping tımtışımı keepti. Yedek tımtışım var ama bir üçüncü yok. Derken bir alışveriş sonrası yeni tımtışlar geldi, onları çekmecemde muhafaza ediyorum. Tımtışlar önemli; bu satırları tedirgin şekilde okumayın rica ediyorum. Ciddiyim…

* Bilmediğim numaraları açmama huyum vardı. Duruma göre mesaj atar değil mi? Ancak kargolardan dolayı bunu yapamıyorum maalesef. Açmıyorsam, “Ya kargoysa?” diyorum, zaten kargo çıkıyor: “Bir teslimat kodu alabilir miyim?”

* ChatGPT tamam iyi de, hukukçular denemesin. Paralı parasız bilemem tabii, ben gariban ChatGPT kullanıcısıyım. Bir kez, kontrol amaçlı deneyeyim dedim, 1 yılı aşkın süredir yürürlükte olan düzenlemeden bihaber. Eskiyi söylüyor. Gerçi bu konuda bir yazı okudum. Biz ne yüklersek, yani insanoğlu ne yüklerse onu biliyor sonuçta. Ama bu da kanun be kardeşim. Gir kanunun adını, mevzuat.gov.tr’den bir zahmet son hâlini bil. 2x2=4’ü soruyoruz sonuçta.

Onu da geçtim, geçen Tolga Sağ ile ilgili bir şey sordum, “Nesimi Çimen’in oğludur.” dedi. İyi … (bu üç noktada tahmin ettiğiniz, gönlünüzden geçen tepki var).

Toplu taşımalar için de hiç kullanmayın bu arada. Doğrusunu bilip de yazınca da, “Evet haklısın.” diyor. Senin haklı olman lazım değil mi ChatGPT? “Para verirsen gerçek bilgiyi alırsın.” derseniz, o daha bir yavşaklık gibi geliyor bana. O zaman parasız hiç verme bilgi.

Bir de şu oldu çok kısa ChatGPT serüvenimde. Wordle oynamayla ilgili ipucu istedim. Bana sözde akıl verdi, ben ne şekilde oynadığımı söyledim, “Tamam fena değil, ama benimki daha iyi.” dedi. “Tamam o zaman kelime tut, senin yoldan gidelim.” dedim, kabul etti. 4. tahminde bir baktım, öncekilerde var olduğunu söylediği harf, 4’te yok. Dedim “Nasıl oldu böyle?”, “Haklısın” diyor.

“Evet haklısın, çok doğru bir tespitte bulundun, tebrik ediyorum. Şöyle düzeltiyorum o zaman”: Tımtış önemlidir.