1 Nisan 2018 Pazar

Sana Dün Bir Vapurdan Baktım Aziz İstanbul

Pazar günleri hayranlıkla izlediğimiz Bob Ross’un tablosu bitmek üzereyken “belki burada … vardır” deyişi ile yaptığı bir ilave, biz o sırada “pazar pidesi” yiyen insanlara bir an “ulan içine ettin tablonun” dedirtse de, 1-2 dakika sonra tablo kusursuza yakın şekilde tamamlanır ve o ilk itirazımızın yersiz olduğunu anlardık, “ulan içine ettin”lerimiz de yutkunmalarla son bulurdu.

Aşağıda gördüğünüz yapılar da, vapurdan şehre bakarken, aklıma nedense Bob Ross’un ilk dokunuşunu getirdi. Bunun farkı, sonu daha da kötüye gidecek örneklerini oluşturmaya devam etmesiydi. Öyle ki, İstanbul’un silüetini bozan yeni yapıların görüntüsünden değil; yeni yapıların görüntüsünü ve insicamını bozan İstanbul siluetinden şikayet eder olduk. Devlet “büyüklerimiz”, inşaat sektörünün dünyada 1 numara olduğundan bahsetmeyi ve “inşaat ya resulullah” demeyi sürdürsün; bizler top toprak içinde, yeni bir şehre ve ülkeye alışmaya başladık bile.

Müsait bir zamanınızda Taksim Meydanı’na gidin, Atatürk Kültür Merkezi (AKM) ile Taksim Meydanı’na “taksim” adını veren su deposunun olduğu yerin tam ortasında, The Marmara’nın (“the” neyse) hizasında durun. Dönün bir yıkılmış AKM’ye, bir de su deposunun olduğu yerde inşa edilen cami inşaatına bakın; bir de buraların eski hallerini düşünün. Yeni Türkiye, durduğunuz o noktada ve gördüğünüz yeni manzarada saklı.

 

“(…) Taksim Meydanı’na girdik

Böyle bir İstanbul gördük”

Dizeleri bize başka bir acıyı anlatır ama; bu dizeler aynı zamanda bir şehrin çöküşünü anlatan başka bir acıyı resmetmekte.

AKM ile ilgili söylenen “İstediğiniz kadar bağırın çatlayın patlayın yıktık” cümlesi ise sadece bir cümle, fazlası değil. Yoruma ve kendimizi bu cümle ile yormaya gerek yok.

Devekuşu Kabare’nin 30 yıl önce oynanan “Deliler” oyununda geçen ve bizleri “güldürürken düşündüren” meşhur AKM parodisi güldürmeyi bıraktı, “düşünenler” de düşüncelerini bu İstanbul’la yeterince ifade etti. Duyumlar şu yönde, “inşaat sektörü patlamakta” imiş. Türkiye çirkinliğiyle patlamış, ceplerini dolduran doldurmuş zaten, inşaat sektörü patlasa ne olur?

Dünyanın sembol şehirlerine 10 yıl, 20 yıl sonra gidin, hafızanız ve yön kabiliyetiniz iyiyse elinizle koymuş gibi bulursunuz şehrin önemli yerlerini, parklarını, lokantalarını. 1 sene sonra bir de İstanbul’a gidin bakalım, yolunuzu bulabilecek misiniz?

Yazının sonuna, Münir Nurettin Selçuk üstadın bestelediği, Yahya Kemal Beyatlı’nın “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” eserini ekliyorum. İcracı Münip Utandı. Peki ya devletimiz?

 




 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder