“Darbe girişiminden çok önce FETÖ
için ‘tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet’ teşhisinde bulunmuştum.
Hatta 2010’dan beri hep söyledim, kimse bahane uydurmasın, bunların bankasında
paralarınız varsa paralarınızı alın. Sanki bunları dememiş gibi elinde ne var
ne yok yatıranlar vardı. Bunca zaman söyledik, artık bilsen ne olur, bilmesen
ne olur? Hukukta bir kaide var: Aslında onların bunu da bilmesi gerekir.
Bilmemek mazeret değil”.
Bu
veciz sözlerin sahibini söylememe gerek yok herhalde. Ama hukuktaki o kaideden kastettiği,
“kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi sanırım. Yukarıdaki açıklamaların
meali de, “benim sözüm kanundur” oluyor bu halde.
Hakikaten
o paragrafta anlattığı insan kendisi mi, yani 2010’dan beri (hadi öncesini
geçtim) şimdi FETÖ adını koydukları çıkar amaçlı örgütün yılmaz düşmanı mı, 2010’dan
beri vatandaşlarına paralarınızı çekin çağrısı yapıyor mu, o konuya
girmeyeceğim. Ancak bu FETÖ davalarında işler komik tarafa doğru gidiyor, onu
söyleyebilirim.
“Müvekkilimiz reisicumhuru dinleyip
dolarlarını bozan, vatanına milletine bağlı bir insandır, dolarlarını bozduğuna
ilişkin dekontu ekte sunuyor, beraatini talep ediyoruz”
şeklinde savunmalar yok değil.
Bir
de günümüzde; dolar fırlayınca bozdurup, servetine servet katıp, sosyal medya
hesaplarından da dekontları paylaşarak “vatanseverliklerini” ve “büyük oyunu”
gördüklerini ilan edenler var. Bu işlemden, zamanında, yani ilk “dolar bozdurma
emrinde” bozdurmadıkları ve/veya dolar alarak doların patlama anını
bekledikleri anlaşılıyor. Afiyet olsun, gözümüz yok; ancak beraate yeterli mi,
ondan emin değilim.
“Tamam Bank Asya hesabımızı
kapatmadık; ama reisicumhurun isteği üzerine çocuğumuzu FETÖ’nün okulundan
aldık, önce Mahalle Mektebine, sonra Şemsi Efendi Okuluna yolladık, örgüt üyesi
olmamız mümkün değildir, örgüt üyesi olsak çocuğu okuldan alır mıyız?”
Siz
Bank Asya hesabını kapatmamayı, Digitürk’ü iptal etmeyi örgüte üye olmak suçuna
delil yaparsanız, savunmalar da bu şekilde olur.
“- Efendim ben Fenerliyim,
Kayserispor önünde 3-1 öndeydik, Aykut takımı yine geriye yasladı, üstüne
Valbuena’yı oyundan çıkardı, maçı 3-3 zor bitirdik, ben de Aykut’a kızdım,
Digitürk’ü aradım, iptal ettim.
- Gereği düşünüldü! Lig TV’ye yazı
yazılarak (bu sırada sanık müdafilerinden Av. Celal Tahliyesever söz aldı, ‘Lig
TV değil artık efendim, Bein Sports’ dedi), pardon sil kızım, Bein Sports’a
yazı yazılarak Fenerbahçe - Kayserispor maç kaydının istenmesine, maç skorunda
Aykut Kocaman’ın takımı yaslamasının bir payı olup olmadığı konusunda A Spor
yorumcularından Mesut Eyyamoğlu’ndan görüş sorulmasına, takımı geriye
yaslamanın Digitürk üyeliği iptalini gerektirip gerektirmediği hususunda yargı
çevresinde bulunan herhangi bir kıraathaneden orta yaşlı Fenerbahçeli bir
yurttaşın okey masasından kaldırılıp bir sonraki celse hazır edilmesine
oybirliği ile karar verildi”.
Fetullah
Amcalarına sempati duydukları için haklarında dava açılanlar arasında, mahkemece
yurt dışı seyahatleri sorulanlar az değil. “Sanık
‘Efendim kaynımgille Pegasus’tan ucuz bilet bulduyduk, yolculuktan 6 ay önce
kampanya neyin vardı, booking adlı siteden de oteller ayarlandıydı, bir hafta
sonu gittiydik’ dedi. (Booking sitesinin ‘yerli ve milli’ olmadığı, yurt içi
gezileri için de kapatıldığı hatırlatıldı) ‘Bilet işlerine kaynımgil bakıyordu,
ben booking adlı gavur sitesinin sadece ismini biliyordum’ dedi. (Sanığın neden
yurt dışına gittiği, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin neyine yetmediği
soruldu) ‘Ucuz bilet bulduyduk’ dedi”.
Bireylerine
seyahat özgürlüğü tanıyan devletimizin bir yargı makamına, “farklı yerler,
kültürler göreyim dedim, koduğumun ufku gelişsin diye gittim yurt dışına”
derseniz, olmaz. Ama “zaten gittiğim yere
bakarsanız, Saraybosna’ya gitmişim efendim, yani afedersiniz esrar içmeye,
günah işlemeye değil, cami gezmeye, Boşnak köftesi, böreği yemeye diye şey
ettik” gibi bir savunma yapabilir, “atalarımız
oralarda at peşinde Allah Allah nidaları ile (…)” diye Yeni Türkiye’ye
yakışır savunmanızla yürür gidersiniz; ama nereye gidersiniz, bilemiyorum.
Neyse ki bu savunmaları
yapması gerekmeyen, alnı ve yüzü “ak” insanlarımız çok fazla. Her ne kadar
“özgül ağırlık” biraz farklı düşünse de... Mikrofonu özgül ağırlığa
bırakıyoruz: “Darbeyle uzaktan yakından ilgisi ve alakası (ikisi aynı
şey: yazar notu) olmayan …’nın 15 Temmuz öncesi Gülen’i sevip sayması ve sadece
öncülük ettiği eğitim faaliyetlerine kendi imkanları dahilinde destek vermesi
suç ise, bu ülkede bu suça ortak olmamış insan bulmak neredeyse imkansızdır”.
Alınları
secdeye değiyor diye çocuğunu Fetullah Amcasının “şefkatli” kollarına
bırakanlar, alınları secdeye değiyor diye ülkeyi Fetullah Amcasına
bırakanlardan hesap soramadığı için bu tür isnatlar ve savunmalar bitmeyecek.
Siz
siz olun, muteber devlet büyüklerimizin açıklamalarını günbegün takip edin, bu
devlet büyüklerinin muteberlikleri de günden güne değişiyor, ona da dikkat
edin. Hukukta bir kural var, “bilmemek mazeret değil”.
Selametle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder