24 Kasım 2017 Cuma

Sözü Kanun Olan Adam, Mazeret ve Özgül Ağırlık

“Darbe girişiminden çok önce FETÖ için ‘tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet’ teşhisinde bulunmuştum. Hatta 2010’dan beri hep söyledim, kimse bahane uydurmasın, bunların bankasında paralarınız varsa paralarınızı alın. Sanki bunları dememiş gibi elinde ne var ne yok yatıranlar vardı. Bunca zaman söyledik, artık bilsen ne olur, bilmesen ne olur? Hukukta bir kaide var: Aslında onların bunu da bilmesi gerekir. Bilmemek mazeret değil”.

Bu veciz sözlerin sahibini söylememe gerek yok herhalde. Ama hukuktaki o kaideden kastettiği, “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi sanırım. Yukarıdaki açıklamaların meali de, “benim sözüm kanundur” oluyor bu halde.

Hakikaten o paragrafta anlattığı insan kendisi mi, yani 2010’dan beri (hadi öncesini geçtim) şimdi FETÖ adını koydukları çıkar amaçlı örgütün yılmaz düşmanı mı, 2010’dan beri vatandaşlarına paralarınızı çekin çağrısı yapıyor mu, o konuya girmeyeceğim. Ancak bu FETÖ davalarında işler komik tarafa doğru gidiyor, onu söyleyebilirim.

“Müvekkilimiz reisicumhuru dinleyip dolarlarını bozan, vatanına milletine bağlı bir insandır, dolarlarını bozduğuna ilişkin dekontu ekte sunuyor, beraatini talep ediyoruz” şeklinde savunmalar yok değil.

Bir de günümüzde; dolar fırlayınca bozdurup, servetine servet katıp, sosyal medya hesaplarından da dekontları paylaşarak “vatanseverliklerini” ve “büyük oyunu” gördüklerini ilan edenler var. Bu işlemden, zamanında, yani ilk “dolar bozdurma emrinde” bozdurmadıkları ve/veya dolar alarak doların patlama anını bekledikleri anlaşılıyor. Afiyet olsun, gözümüz yok; ancak beraate yeterli mi, ondan emin değilim.

“Tamam Bank Asya hesabımızı kapatmadık; ama reisicumhurun isteği üzerine çocuğumuzu FETÖ’nün okulundan aldık, önce Mahalle Mektebine, sonra Şemsi Efendi Okuluna yolladık, örgüt üyesi olmamız mümkün değildir, örgüt üyesi olsak çocuğu okuldan alır mıyız?”

Siz Bank Asya hesabını kapatmamayı, Digitürk’ü iptal etmeyi örgüte üye olmak suçuna delil yaparsanız, savunmalar da bu şekilde olur.

“- Efendim ben Fenerliyim, Kayserispor önünde 3-1 öndeydik, Aykut takımı yine geriye yasladı, üstüne Valbuena’yı oyundan çıkardı, maçı 3-3 zor bitirdik, ben de Aykut’a kızdım, Digitürk’ü aradım, iptal ettim.

- Gereği düşünüldü! Lig TV’ye yazı yazılarak (bu sırada sanık müdafilerinden Av. Celal Tahliyesever söz aldı, ‘Lig TV değil artık efendim, Bein Sports’ dedi), pardon sil kızım, Bein Sports’a yazı yazılarak Fenerbahçe - Kayserispor maç kaydının istenmesine, maç skorunda Aykut Kocaman’ın takımı yaslamasının bir payı olup olmadığı konusunda A Spor yorumcularından Mesut Eyyamoğlu’ndan görüş sorulmasına, takımı geriye yaslamanın Digitürk üyeliği iptalini gerektirip gerektirmediği hususunda yargı çevresinde bulunan herhangi bir kıraathaneden orta yaşlı Fenerbahçeli bir yurttaşın okey masasından kaldırılıp bir sonraki celse hazır edilmesine oybirliği ile karar verildi”.

Fetullah Amcalarına sempati duydukları için haklarında dava açılanlar arasında, mahkemece yurt dışı seyahatleri sorulanlar az değil. “Sanık ‘Efendim kaynımgille Pegasus’tan ucuz bilet bulduyduk, yolculuktan 6 ay önce kampanya neyin vardı, booking adlı siteden de oteller ayarlandıydı, bir hafta sonu gittiydik’ dedi. (Booking sitesinin ‘yerli ve milli’ olmadığı, yurt içi gezileri için de kapatıldığı hatırlatıldı) ‘Bilet işlerine kaynımgil bakıyordu, ben booking adlı gavur sitesinin sadece ismini biliyordum’ dedi. (Sanığın neden yurt dışına gittiği, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin neyine yetmediği soruldu) ‘Ucuz bilet bulduyduk’ dedi”.

Bireylerine seyahat özgürlüğü tanıyan devletimizin bir yargı makamına, “farklı yerler, kültürler göreyim dedim, koduğumun ufku gelişsin diye gittim yurt dışına” derseniz, olmaz. Ama “zaten gittiğim yere bakarsanız, Saraybosna’ya gitmişim efendim, yani afedersiniz esrar içmeye, günah işlemeye değil, cami gezmeye, Boşnak köftesi, böreği yemeye diye şey ettik” gibi bir savunma yapabilir, “atalarımız oralarda at peşinde Allah Allah nidaları ile (…)” diye Yeni Türkiye’ye yakışır savunmanızla yürür gidersiniz; ama nereye gidersiniz, bilemiyorum.

Neyse ki bu savunmaları yapması gerekmeyen, alnı ve yüzü “ak” insanlarımız çok fazla. Her ne kadar “özgül ağırlık” biraz farklı düşünse de... Mikrofonu özgül ağırlığa bırakıyoruz: “Darbeyle uzaktan yakından ilgisi ve alakası (ikisi aynı şey: yazar notu) olmayan …’nın 15 Temmuz öncesi Gülen’i sevip sayması ve sadece öncülük ettiği eğitim faaliyetlerine kendi imkanları dahilinde destek vermesi suç ise, bu ülkede bu suça ortak olmamış insan bulmak neredeyse imkansızdır”.

Özgül ağırlığın kendi mahallesi o anlattığı şekil insanlarla dolu olabilir; kendisine meslektaş tavsiyesi, mahallesinden biraz çıkıp hava alması isabetli olur. Zamanında “Bana ahmak diyebilirsiniz, FETÖ’nün terör örgütü olduğunu o gece anladım” diyen ve daha yeni “Ben şundan çok eminim, bu 80 milyonluk kitlede belki 80 kişi haricindeki herkes Fetullah Gülen'in belki bir dini lider olarak, belki eğitim hizmetlerinin güzelliği karşısında bir sempati beslemiş olabilir. Ama o 80 kişi hariç hiç kimse, 15 Temmuz gibi bir ihaneti düşünmemiştircümlelerini kurabilen özgür ağırlığa tabii ki “ahmak” yakıştırması yapmayacağım. “No, ay arınç”.

Alınları secdeye değiyor diye çocuğunu Fetullah Amcasının “şefkatli” kollarına bırakanlar, alınları secdeye değiyor diye ülkeyi Fetullah Amcasına bırakanlardan hesap soramadığı için bu tür isnatlar ve savunmalar bitmeyecek.

Siz siz olun, muteber devlet büyüklerimizin açıklamalarını günbegün takip edin, bu devlet büyüklerinin muteberlikleri de günden güne değişiyor, ona da dikkat edin. Hukukta bir kural var, “bilmemek mazeret değil”.

Selametle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder