“Aslanın
ormanlar kralı olmasında hiç şüphesiz bir keramet vardır. Söyler misiniz bana,
aslan niçin kraldır? En kuvvetli olduğu için mi? Hayır. Ormanda ondan kuvvetli
bir sürü hayvan vardır. Misal, fil aslandan kuvvetlidir. Ama kuvvetini
gereksizce ve tonlarca su içme işinde kullanır. Kral olmak için kuvvet yetmez,
o kuvveti kullanmayı bilmek gerekir. Eyvah Necdet bugün bu alemde kral olduysa,
kuvvetini su içerek çarçur etmediği içindir (bu sırada Tombalak ve Laz Bakkal
kendi aralarında konuşmaktadır). Kral konuşurken onun tebaasına, onun
konuştuklarından ders çıkarmak düşer, kendi aralarında konuşmak değil. Midyat,
Seyfo, derhal bu esnafın bize olan borcunu tahsil edin. Bundan böyle
mahalledeki herkes Eyvah Necdet’e aidat ödeyecek, ayrıca arabası olanlar belli
bir miktar park ücreti verecekler”.
“-
Oku Vedat oku, bize çok faydası oluyor. Orada şey de yazıyor mu, ucuz ekmek
nerede satılıyor, işsiz kalan bir Vedat’ın ne yapması lazım?
-
Elbette yazıyor, bak: ‘Emekçiler ekmeklerini emeklerinin karşılığı olarak ve
önlenemez tarihi bir sürecin sonucu olarak mutlaka kazanacaklardır. Şüphesiz bu
zorlu bir dönemdir ve kısa vadeli ve göreceli yenilgilerden geçer’.
-
Ee ne demek istiyor yani?
-
Ne demek istediğini sana verdiğim kitapları okusaydın anlardın Sulhi. Ama sen
onları yazboz olarak kullanıyorsun. Bak; Sulhi 151, Ramazan 103.
-
Aaa evet ne oyundu ama. Görecektin Ramazan’ın kafasına kafasına vurdum piştide
ha.
-
Acıyorum sana Sulhi.
-
Bana mı acıyorsun? İşten kovulan sensin unuttun mu?
-
Olabilir Sulhi. Bu, bu kitapta sözü edilen kısa vadeli yenilgilerden biridir,
başka bir şey değil.
-
Neyse bırak şimdi bunları Vedat. Telefon ettin mi?
-
Hayır etmedim.
-
Niye?
-
Bu hareketi, hareketimiz açısından doğru bulmadım.
-
Yahu karını arayacaksın, ne hareketi be adam.
-
Telefon numarasını bilmiyorum Sulhi.
-
Kayınpederinin telefon numarasını bilmiyor musun?
-
Ben gericilerin telefon numaralarını ezberleyemiyorum.
-
Gerici mi? Kim gerici?
-
Senin kayınpeder, benimse Ajan Muharrem dediğim kişi.
-
Haa bir de ajan mı oldu adam?
-
Canım objektif olarak değilse de sübjektif olarak ajan.
-
Ne?
-
Geçen gün televizyonda bir eylem seyrediyorduk. Dayak yiyen emekçileri görünce
ne dese beğenirsin?
-
Ne dedi?
-
‘Değiştirin şu kanalı, bu anarşistleri seyretmeye mecbur muyuz’ dedi. Çat! Kapıyı
vurdum, çıktım o saat. Ama benim pasifist karım orda kaldı. Hala da orda. Ulan
insan evin anahtarını verir be!
-
Sen o yüzden mi bize geldin?
-
Kusura bakma Sulhi, sana da yük oluyoruz ama…
-
Yok be Vedat, yük mük olduğun yok da, sen gene de bir arasan diyorum karını.
-
Bak Sulhi, bu oportünistçe bir tavır olur. Ben hakkımı alana kadar sizin evde
oturma eylemi yapacağım.
-
Haydaa.
-
Seni defalarca uyardım Sulhi, bana ‘haydaa’ deme diye. Düşünsene, Engels bir
kerecik olsun Marx’a bir tartışma sırasında ‘haydaa’ deseydi halimiz nice
olurdu?
-
Kim kime ne deseydi?
-
Sulhi…”
Aynı
dizide hem filozof mafya babasını, hem de sosyalist bir işçiyi oynayan bir
adamdı Erdal Tosun. Oynadığı her filmin, dizinin hakkını vermiştir, aksini de hiç
kimse iddia etmemiştir.
Günümüzde
4 DVD’li set halinde satılan “The Godfather/Baba” filminde Marlon Brando’nun
dublajını yapan, o dublajın hakkını en iyi veren de odur.
“Rina”
filminin sonunda attığı tirat unutulmazları arasındadır. Hani şu, “ne olmuş büyük
adam olamadıysak” ile biten. Erdal Tosun, hem fizik olarak, hem kimya olarak
Türkiye’nin büyük adamlarındandır.
Tombalak
ve Laz Bakkal’la helalleşme zamanı biraz erken oldu be Eyvah Necdet. Gerçi
Tombalak ve Laz Bakkal da erken gitmişti.
Işıklar
içinde uyuyun…
spartaküs vedatın burda okuduğu kitabın ismi nedir?
YanıtlaSilÇekimde kitap kapağı tam olarak, hatta bence bilerek gösterilmiyor. Bu, herhangi bir kitap da olabilir.
Sil