“Eli
çantalı bir hırsız, eli silahlı bir hırsızdan daha çok çalar” demiş Don Vito Corleone.
Burada mevzubahis avukatlar. İnsanlarımız hiç sevmiyor biz avukatları; para
için yalan söyleyen karaktersiz insanlarmışız.
Haklılık
payı olabilir böyle düşünen insanların. Dünyada ve üç tarafı denizlerle
çevrili, “%99’u Müslüman” ülkemizde yalan hiç barınamamıştır. Hemen her coğrafi
bölgesinde düzgün ve dürüst insanların, dini ve ruhani duygularını işlerine
yansıtmayan ve gayriahlaki para pul işlerine girmeyen profesyonel özel sektör
ve devlet adam/kadınlarının yaşadığı ve yaşattığı şanlı Türkiye Cumhuriyeti’nde
muasır medeniyetler seviyesini aştık, dünyaya bu seviyeden el sallamaktayız.
Örneğin
taksicilerimiz en kısa yoldan yolcuyu nasıl bırakabileceklerinin derdindedir.
Öğretmenlerimiz konularında yetkindir, öğrencilerini kayırmaz, eğitim ve
öğretim için gerekli temel ilke ve esaslardan taviz vermez; öğrencilerimiz de
haliyle pırıl pırıldır. Restoranlarımızda yemeklerin ve garsonların kalitesinde
ve çalışanların yemeklere ilişkin bilgilendirmelerinde hiçbir yalan/yanlış
yoktur. Dönercilerimiz tavuk döner yaptıklarını söylüyorsa o döner hakikaten tavuk
dönerdir, balıkçılarda bulunan balıklar, balıkçıların söylediği gibi, henüz o gün
Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Telefon ve dijital platform şirketleri paket ve
kampanyalarında müşterilerini hiçbir surette aldatmaz, “şok kampanya, aylık
üyelik sadece bilmem kaç TL” ile başlayan, ancak ayda “beş kere bilmem kaç TL”
ile neticelenen üyeliklere koşturmaz bizleri.
Hakimlerimiz
kararlarında kanun kitap ne derse onu uygulamaya gayret eder, herhangi bir
zümreyi kayıracak kararlara imza atmaz; savcılarımız mevki ve çıkar uğruna veya
korkuyla dosya kapatmaz. İşadamlarımız tamamen vatana ve millete hizmet için
vardır. Hüküm giymiş dolandırıcılarımız, uyuşturucu kaçakçılarımız, tecavüzcülerimiz,
hırsızlarımız da hükümsüzlerimiz gibi hiçbir zaman doğrudan ve adaletten
sapmayan insanlardır.
Burada
tek sıkıntılı meslek grubu ve insan tipi vardır: “biz avukatlar”.
Mahkemede
iki dakika konuşan ama dünyaları götüren kişilerdir avukatlar. Vatandaşla 1-2
saat oturup toplantı yapan, dosya okuyup araştırma yapıp vatandaşa yol gösteren
avukatlar, ne yapmışlardır ki kendilerine para verilsin? Aldıkları davaları
kaybederlerse yakalarına yapışmak lazımdır, işi çözememişlerdir çünkü (kazanılan
dava da “zaten haklı” olunan davadır, onu dedem de savunur).
Bu
arada müvekkiller/müvekkil adayları, avukatlarına/avukat adaylarına dava konusu
olayı eksiksiz ve doğru, yalandan ari şekilde anlatır, ancak avukatlar
doğruları değil, yalanları savunur. Bu nedenle; para ile tutulup, daha sonra
kulaklarından tutuldukları gibi kapı dışarı edilmelidir avukatlar.
Avukatlara
güven olmaz, katilleri savunurlar, tecavüzcüleri savunurlar, bir nevi katil ve
tecavüzcülerdir bunlar.
Bazı
dosyalarda “haklı olarak” avukatlar, müvekkillerinin avukatlığını neden
yaptığına ilişkin sorularla karşılaşır, yerlerde sürüklenir, gözaltına alınır,
tutuklanır, işkence görür. Yalan söylemeyeceklerdir çünkü, büyük günahtır.
Avukatlar,
her ne kadar insanların poposu sıkıştığında günde 10 kez aranıp, 1587 whatsapp
mesajı ile taciz edilseler de, yana yakıla avukatlarına danışmak durumunda
kalsa da bu insanlar, e ne yapalım, “denize düşen ‘yalana’ sarılır”.
Evet,
durum budur. Bizler yalancıyız; “yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran
puntolarla”, avukatlar yalancılığa devam ediyorlar hala…