13 Şubat 2021 Cumartesi

Manevi Değerlerimiz, Kadim Anadolu Kültürü ve Türk Aile Yapısı

Manevi değerlerimiz, kadim Anadolu kültürü, Türk aile yapısı. Bu üç kavram birbirinin akrabasıdır; amca çocuklarıdır diyelim.

Buna göre örneğin “kadim Anadolu kültürü”, bu toprakların insanlara verdiği bilgeliği içinde barındırır. Bu bilgelik öyle bir bilgeliktir ki, üniversite tahsili yapan ve doçentlik, profesörlük unvanına erişmiş insanlarda dahi olmayan bir bilgi, birikim bulunur içinde. Öyledir yani, öyle söylenir, biz de deriz “evet Anadolu bir başkadır”. Başkadır tabii; çocuk gelinliğe ses etmeyen, kızına başlık parası isteyen, cinsel ihtiyacını hayvanlar üzerinden gidermeye çalışan bir kadim kültür. Kültür mü, evet; kadim mi, evet.

Bir de “Türk aile yapısı” denilen bir kavram var malum. Kökü o kadar sağlam temellere dayanır ki, bir dizide eşcinsel ilişki ile hemen zarar görür, sokakta birbirine sarılan çifti gördüğünde hemen yıpranır, örselenir, pörsür. Cinsel istismardan tahliye olanı davulla zurnayla karşılayan, “kökleri Anadolu kültürü ile yoğrulmuş” manevi değerlerimiz bunlar. “Kızını dövmeyen dizini döver” bir değer, karnından sıpasını mıpasını öyle bir değer.

Yine kültürümüz maneviyat dolu, hoşgörülü bir kültür. Miting alanlarında dinî duygulara hitap edenlere, cenazelerde siyaset konuşanlara din kardeşi gözüyle bakan, camilere silah sokanlara karşı hoşgörülü olan bir kültür. Üçkâğıtçılara, düzenbazlara çıkarları için ses etmeyen, hatta destek veren bir kültür. Dinin istismar edilmemesi gerektiğini söyleyenlere dinsiz; yolsuzluk ve rüşvete de suç işleme özgürlüğü olarak bakan kültür… Seçilenlerinin hesap veren değil, hesap soran olduğu kültür...

Olağanüstü hâl döneminde “KHK” ile yapılan kanun değişikliğinin Anayasaya, dolayısıyla hukuka aykırılığını bir kenara bırakıp, “rektörü cumhurbaşkanı atayabiliyor, kanuna uygun; bunların amacı başka” türünden yorum yapanların, “bunlar zaten gidici, yapılan protestolarla ancak bunların ekmeğine yağ sürülür”cülerin, “sokaktan uzak duralım, kaos onlara yarar”cıların, “ne olursa olsun, polise el kalkmaz”cıların ve bir bütün olarak mevcut “tadımız kaçmasın”cı muhalefet partilerinin kültürü...

Aynı şekilde kültür, dayanışma grubunu kurduğu iddia edilen bir öğrenciyi halkı suç işlemeye ve kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlarından tutuklayan hâkimin; öğrenciler için “biz gece vakti işi bitirir ertesi gün işe gideriz” diyenlere ses çıkarmayan savcıların kültürü. Tutuklayan hâkim de, manevi değerlerimize sahip çıkan bir devlet büyüğü. Şimdi hukuk sınavına girse sıfır alır, ama olsun. O sıfır veren de yerli ve millî değildir; halkın değerlerinden kopuktur.

Protestocuları döverek rahatlamak için yüce devletten maaş alan genç ve bir o kadar da yerli ve millî polislere karşı yasal haklarını kullanan öğrencileri “oyuna gelen”, “büyük oyun”, “ülkemizde oynanan oyunlar” gibi 3-4 kelimeden ibaret kavramlarla eleştirenler de dibine kadar Anadolulu, dibine kadar bizden. Onları Alaattin Çakıcı’nın âdeta Türkçe dersi verdiği mektuplarını okumaya davet edelim. Sonuçta kendisi, manevi değerlerimize hitap eden, dertli gönüllere giren biri. Hem Devlet de sahip çıkıyor. Hani şu devletin başına geçecek Devlet. Bizim devlet değil; gerçi o da bizim devlet de, D’si büyük devlet.

Okuyan kesim de, millî değerlerimize uzak kesim. Onlar Türk aile yapısından bihaber, halkın gerçekliğinden kopuk, kadim Anadolu kültürüne düşman. Zaten onların derdinin de toplumda karşılığı yok. Toplumdan o kadar kopuklar ki, onların derdinin topluma yansıması da yok. Toplum başka, öğrenciler başka; öğrenciler toplum dışı. Devletine hainlik eden de hep bu tip üniversite öğrencileri; hâlbuki imam hatiplilerimiz öyle mi?

Yine de Boğaziçili öğrencilerin ve ona destek veren “kökü dışarıda” vatan hainlerinin, lezbiyenlerin mezbiyenlerin vs., yukarıda zikrettiğim o üç kavrama karşı haklarını hukuklarını aramak için dimdik ayakta durduklarını ve duracaklarını bizim o “bilge” büyüklerimize hatırlatalım, üstümüzde kalmasın.

Değerlerimize sevgilerle…

Bir Düşman