31 Ağustos 2019 Cumartesi

Beccaria vs. Erdoğan


“Egemenlik ve yasalar, her bireyin özel özgürlüğünün küçük parçalarının yalnızca bir toplamıdır. Egemenlik ve yasalar, bireylerin iradelerinin birleşmeleriyle oluşan genel iradeyi temsil eder. Böyle bile olsa, kendini öldürme yetkisini başka insanlara bırakmayı kim ister ve kim göze alır ki? Bütün değerler arasında en büyüğü, en kapsamlısı, en üstünü olan insan yaşamı, her insanın özgürlüğünün küçük bir özverisi olan küçük bir parçası içinde nasıl sığdırılabilir ki? Eğer bu böyle olsaydı, öbür ilkeyle, yani insanın kendini öldürme hakkı bulunmama ilkesiyle bu nasıl bağdaşabilirdi? Eğer başkasını öldürme hakkı, bir başkasına ya da bütün topluma tanınabilseydi, insanın kendini öldürme hakkının da olması gerekirdi”.
Cesare Beccaria[1] (1764)
“Sizinle bu meydanda, külliyede 15 Temmuz sonrası hani o 29 geceniz var ya... Son gece burada yine toplanmıştık değil mi? Burada konuşmuştuk, sizler 'İdam, idam, idam' demiştiniz. (…) Parlamentodan geçti benim önüme geldi, ben bunu onaylarım. Eğer olmadı bir halk oylaması da onun için yaparız. Öyle mi? Şehitlerimizin katillerini bizim affetme yetkimiz yoktur, karar merci millettir, inşallah bunu yapacağız”.
Recep Tayyip Erdoğan (2017)
"Ben kesin net bir şey söyledim. Eğer parlamentomuz bu konuyla ilgili kalkar da idam kararı verirse ben bunu onaylarım. Hiç düşünmem. Bu konuda vicdanım da rahattır. Çünkü yavrusunun gözleri önünde öldürülen bir annenin hakkı ağırlaştırılmış müebbetle ödenmez”. 
Recep Tayyip Erdoğan (2019)
Burada ölüm cezasının caydırıcı olup olmadığı, geri dönülemezliği, ülkemizde adaletli şekilde verilip verilemeyeceği vs. üzerine konuşmaya gerek yok. Yukarıdaki sözler, bu sözlerin yılları ve bu sözleri söyleyenler; bizlere yeterince fikir veriyor. Bu sitede de durmuş olsun bunlar, arada bakarız.


[1] Cesare Beccaria, Suçlar ve Cezalar Hakkında, 2. Baskı, Çeviren: Sami Selçuk, İmge Kitabevi, Ankara, 2010, s.135-136.