18 Eylül 2018 Salı

Lefter Sezonu Yazısı: Hastayız!



Artık her futbol sezonunun başında yazı yazıyorum, malum. Bu sene de yazmasam olmazdı, ancak şimdi mümkün olabildi.

Geçen sene “Arkadaşlar Yine mi Hazır Değilsiniz?” yazımda Kasımpaşalı Trezeguet’den bahsetmiştim, transfer döneminin önemli isimlerinden biri oldu, özellikle Galatasaray bir ara çok istedi, ama Kasımpaşa’da kaldı. İkinci olarak yazıda, en iyi transferi Yalçın Çetin’i alarak Bein Sports’un yaptığını, sırada Ercan Taner’in olduğunu söylemiştim. Bu sene Ercan Taner de transfer edildi. O konuda da çok mutluyum, anlayacağınız yine akıllı işi Bein yaptı: “Bir kafa, dışarıya”…

Neyse bu seneye dönelim.

Transfer sezonu bu sene enteresan geçti. Büyük takımların en iyi oyuncuları olarak değerlendirebileceğimiz Gomis, Giuliano ve Talisca’dan biri Çin’e ikisi Arabistan’a gitti. BJK ve GS yerlerine forvet alamadığı gibi, lig başladı BJK bu kez adamakıllı tek santrforunu kaptırdı, yeni yuva yine İslamiyetin beşiği; GS Derdiyok’la, BJK Love’la idare edecek. Öyle ki, Love’a da son gün GS yavşamıştı. Takımlar bir an Kavak Yelleri’ne bağladı. Tabii bu takımlar, yani GS ve BJK; nasıl olsa Fener’den daha kötü olamayız deyip etkili oyuncularını gözden çıkarmış da olabilir, bilemiyorum.

Bir dönem Twitter'da TT'lere baktığımızda, transferler ve transfer söylentileri nedeniyle Al Hilal, Al Ahli, Al Nasr, Al Bayrak coşup gidiyordu farkındaysanız. Ayrıca o kadar bilinmedik adamlar da alındı veya alınmaya çalışıldı ki bu süreçte, Twitter’da her yabancı ismi görüp tıkladığımızda bazen 1950'li yıllarda dünya sinemasında boy göstermiş ve yeni vefat etmiş bir kişiyi de görmüş, öğrenmiş olduk. Rest in Peace!

Arap, İslamiyet demişken, son dönemde özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray’ın aldığı oyuncuların da o coğrafyadan olduğunu gördük. Fenerbahçe’de ne işe yaramadığı anlaşılmayan iki Faslı olduğu gibi, yeni yönetim de Cezayir’den iki oyuncu transfer etti. Öyle ki, Fenerbahçe’nin en son Konyaspor maçında ileriye dönük 4 oyuncusu da yabancı olmakla birlikte mümindi (ikisi Cezayirli, biri Faslı, biri Ganalı). Herhalde Konya’yı İslamiyet silahı ile vurmak istediler; haticede değil, neticede başardılar.

Her zaman olduğu gibi Fenerbahçe’ye ağırlık vererek devam edelim.

Öncelikle yeni Fenerbahçe yönetiminin Altınordu adımları ve transferlerini genç oyunlardan seçmesi kutlanası, onu belirtelim. Cezayirlilere laf ettik ama, Slimani bitiriciliğini geliştirirse iş yapar, Jailson ve diğer Cezayirli Benzia’nın kumaşı iyi (tabii bunları Dinamo Zagreb ve Beşiktaş maçlarında daha iyi göreceğiz), gençlerden özellikle Barış’ın çok iyi yerlere geleceğini görüyor ve umuyorum, buradan da kendisine son maçlarda dakika vermeyip Aatıf’ı tercih eden Cocu’ya teessüflerimi sunuyorum. Bunun yanında yeni Aatıf’ımız, Dirar’ımız da oldu; Ayew biz Fenerlilerin sabrını zorlayacağa benziyor. Reyes’ten hiçbir şey anlamadık. O da anlamayalım diye, Kayserispor maçında okeye dördüncü gibi oynamayı, hatta okey masasında yancılığı tercih etti.

Şimdi diğer kısımlara gelelim.

Evet yeni yönetim, yeni heyecan, karizmatik başkan; ama kopyala-yapıştır hatalarla sezona başlangıç... Şampiyonlar ligi ön elemede oynadığımız Benfica maçları santrforsuz geçildi ve hasret kalınan Şampiyonlar Ligi'ne yine katılamadık. Bir rivayete göre, “elersek forvet alacağız” demiş bir yönetici. O yöneticinin mantığına göre bence hiç kasmasınlar transfer filan, şampiyon olursak alınırlar. Lige de hazır girmiyor takım, bariz. Ligin 5. haftası ve milli maç arası da yapılmış. Ekim ayına gireceğiz; sahaya çıkan takım, halı sahada takım denkleştirilemeyince sırf o maç için çağrılan adamlardan oluşuyor gibi. Maçın ortasında sol bek, sağ açığa “isim neydi birader” diyecek halde, öyle bir takım.

Transfer politikasını ve zamanını eleştiriyoruz. Buna karşı “yaa ama transfer o kadar kolay değil, siz anlamıyorsunuz, ekonomi vs. vs.” diyebilirler. Tamam biz anlamıyoruz, zaten o nedenle yönetime talip değiliz. Ama siz talip oldunuz, büyük farkla da başa geçtiniz, e siz de anlamıyormuşsunuz demek ki, aynı hataları devam ettiriyorsanız.

İlk haftalarda her mağlubiyet sonrası bir transfer açıklandı maşallah. En son mağlubiyette de (Kayserispor) transfer sezonu bitmiş oldu artık, yapacak bir şey yok.

Geçen seneki hatalardan bir tekrar daha: Fenerbahçe’ye maddi anlamda biraz olsun destek olacak forma sponsoru da yok henüz. Koç bulamayacaksa Aksüt mü bulacak sponsoru?

Takımlarda para pul yok anlıyoruz, buna mukabil takımların iskeleti komple yenileniyor. Fenerbahçe esas yapması gereken transferin kaleci olduğunu Şampiyonlar Ligi’nden elenip ligde ilk üç maçtan ikisini kaybedince anladı. Harun Tekin formayı Volkan Ağabeyinden alabilir mi diye düşünürken, hemen ilk maçında (Kayserispor) kadroya koydu Cocu. Harun ilk yarı gayet iyiydi, ama Kayseri Fener’den daha fazla pozisyona girdiği ve kaleciyi daha fazla zorladığı için ilk gün fazla mesaiye kaldı. Her şeyin aşırısı kötü olduğu gibi, özgüvenin aşırısı da kötü olduğu için, çok saçma bir üçüncü gol yedi. Neyse ki Konyaspor maçında iyilerden biri oldu da, karizmasını kurtardı genç kaleci. “Genç kaleci” diyorum ama, yaşı 29 olmuş. Çocuk büyük takımda oynayana kadar emektar oldu tabii. Sonuçta Fenerbahçe’nin Harun Tekin’le gidecek çok yolu var; “bütün dünya izler durur” umarım.

Fenerbahçe’de yapılması gereken ikinci hareket de defansı düzeltmekti. Kayserispor maçı da bunun en net göstergesiydi belki, Aykut Kocaman’ın geçen sene “olmadık şeyler üst üste geldi” dediği şeyler aslında o defanstan kaynaklıydı, ama anlamadılar tabii. Harun Tekin’den devam edelim: “hiç anlatamadım, hiç anlamadılar”…

11 transfer yapıldı, yine Roman-Skrtel ikilisi, yine sol bekte Hasan Ali veya İsmail, sağ bekte Isla veya Şener, yine sol açıkta Aatıf. Bu işte bir garabet var.

Bir de şöyle bir sıkıntı var; Fenerbahçe yetersiz deniyor, her sene bir kamyon adam alınıyor, bir kamyon adam gidiyor, yine yetersiz. Nasıl olacak? Kayserispor maçında Eljif’i de sayarsak beş yeni oyuncu var, takımın orta sahası yok. Konyaspor maçında yine beş yeni oyuncu var, takım ilk şutunu maçın 31. dakikasında sanki topa vururken küfrediyormuş hissi veren Mehmet Topal’la çekebildi. Cocucuğum da sağ olsun her maç 11’den 4-5 oyuncu değiştiriyor, herhalde doğruyu bulana kadar sezon bitecek. Birkaç maç direkt oynatılan Barış’a bakıyorsunuz, sonradan oyuna bile girmiyor. Sonradan oyuna alınması dahi ilk başlarda tercih edilmeyen Valbuena ve Aatıf’ı, sonraki maçta 11'de görüyorsunuz.

Neymiş, takım henüz hazır olmadığı için maçları kaybetmiş. Yeni Malatya, Göztepe ve Kayserispor da kurulduğundan beri 2018-2019 Fenerbahçe maçına hazırlanıyordu zaten. Burada Konyaspor maçını da net galibiyetmiş gibi görmeyelim tabii. Yukarıda hatice-netice tabirine değinmemin nedeni oydu. Fenerbahçe’nin farkı yok sahada. Fenerbahçe’nin tüm maçları “denk takımların kardeşçe mücadelesi” şeklinde geçeceğe benziyor bu sezon. Önümüzdeki Dinamo Zagreb ve Beşiktaş maçları bu nedenle çok önemli.

Halbuki bu sezona ismini veren futbolcu Lefter Küçükandonyadis. Yazının fotoğrafında olduğu gibi futbolu, sporu seven Lefter’in takımına yakışan, sahaya çıktığında “bu Fenerbahçe” dedirtecek, en azından “diğer takımdan daha iyi” (bu bile kabulüm) dedirtecek bir takım gibi oynaması. Bekleyecek ve göreceğiz. Cocu şimdiye kadar iyi sınavlar veremese de, sonrası için güvenmek istiyoruz. Yine Harun Tekin’den alıntı yapıp Cocu'ya “Uyan” diyelim: “Canım kardeşim, bak senin ellerinde hayatımız / Uçan kuştaki güzelliği kaybettik, hastayız”.

Bu uçan kuşu, pekala “sarı kanarya” olarak düşünebiliriz.

Lefter demişken, kendisi ile Cem Karaca’nın 1993 yılında yaptığı röportajla bitireyim yazıyı. Şu videodaki güzelliğe bakar mısınız?



Haydi Fener, Lefter için!