17 Ağustos 2018 Cuma

Milli Gemi


Bahis programlarından anlık maç takip eder gibi dolar kuru takip eder olduk.

“- Merhaba nasılsın?
- İyidir dolar 6,55 olmuş sen nasılsın?
- İyi ne olsun ya, şimdi 6,40’a indi”.

Türk Lirası değer kaybedince: “gelişmemizi istemiyorlar, onların doları varsa bizim Allah’ımız var”…
Değer kazanınca: “büyük oyunu bozduk, Allah kitap peygamber”…

Her iki durumda da siyasiler nezdinde sıkıntı yok; Allah stabil.

Gerçi bu satırları yazarken 6,05 TL olan dolarımız (kim bilir siz okuyunca kaç olacak), bundan bir ay önce 4,79’muş. O dönem gelişmememizi daha az istiyorlarmış demek ki.

“Beni seçin doların eridiğini göreceksiniz” ise siyasetçi masalı. Kimse inanmamıştı zaten. Olur da biri “neden dolar coştu” diye sorarsa cevap belli: “O Amerikalı köpek yüzünden”. O kadar…

Türk Lirasının değer kaybetmesinin iş dünyasında da önemi yok. Damadın açıklamalarından sonra Güler Sabancı’nın gereksiz jest ve mimiklerini görmediniz mi? Sanırsınız Berat’ı değil, Josh Holloway’i anlatıyor. Sabancı’nın üslubu salt korkudan değil tabii ki. Onlara hiçbir şey olmaz çünkü.

“Yerli ve milli” siyasilere ise hiçbir şekilde hiçbir şey olmaz. Neden açtıkları anlaşılamayan döviz hesaplarındaki tüm dolarları 7 TL’den bozan “milliyetçi” hareket mesela. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da kazançlılar. Türkiye’nin yoluna baş koymak, düzlüğüne yokuşuna ölmek, anonim şirket gibi hareketleri gerektirebiliyor bazen.

En güzeli de “hepimiz aynı gemideyizciler”. Ne zaman “aynı gemi” edebiyatı duyarsanız, oradan kaçın. Çünkü “hepimiz aynı gemideyizciler” iktidar yanlılarının “bakın o da muhalif ama bize destek oluyor, siz vatan hainliği yapıyorsunuz, mesele ülkemiz, birlik ve bütünlüğümüz anlamıyor musunuz” sözleri ile destek verdiği, kof vatanseverlik kuşanmış, sözde demokratlar.

Mesela; görevleri arasında, “meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanun ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak” bulunan, ancak kendisi seyyah olup diyar diyar gezmekle ve özçekimli videolarını paylaşmakla meşgul Barolar Birliği Başkanı meslektaşımız Metin Feyzioğlu, sert bir dille “hepimiz aynı gemideyiz” açıklamaları yapıyor, doların yükselmesine sevinenleri “vatan haini” ilan ediyor.

“Birlik olursak bizi hiç kimse yıkamaz” cümlesini de kızgın bir ifadeyle söylüyor Feyzioğlu. Peki avukatlık onuru, hukuk güvencesi, yargı bağımsızlığı? Birlik olursak onu da yıkamazlar. Yıkan onlarsa? Yıkmazlar, yıkmazlar, aynı gemideyiz niye yıksınlar?

Hem birlik mi? Biz ne zaman birliğe dahil olduk ki? Hala inanıyor musunuz böyle kof sözlere? “Neden böyle olundu?” sorusu yasak. “Hükümetimizin yanındayız, birlik ve beraberliğimizi kimse bozamaz”, o kadar.

İş Bankası’nın kelli felli Genel Müdürü de, “Bu ülkenin sadece refahını paylaşmak için mi bir araya geldik biz? Sıkıntıları birlikte göğüsleyeceğiz” diyor. Refah paylaşmak mı?

Perinçek de iki gemiden söz etmiş; birinci gemi ABD’nin gemisi, ikinci gemi de ABD karşıtı Erdoğan’ın gemisiymiş. Okyanusu yüzerek geçmek bu iki ihtimalden daha uzun ömür vadediyor sanki.

Bir de Erdoğan, 2015’ten bu yana ABD’ye karşı duruyormuş. ABD-Türkiye ilişkilerinin hiç olmadığı kadar iyi olduğundan gururla bahseden medyamızı unutmadık halbuki. Neyse, “Erdoğan hep ABD karşıtı bir antiemperyalistti, dik duruyor, gerisini karıştırmayın”.

Dış politikamız, üç gün öncenin “hain ve nankörü” Katar Emirinin, bu hainlik ve nankörlükten üç gün sonra “işte dostluğun fotoğrafı” başlığı altında Reise sarılması gibi... 15 milyar dolar gelmeseydi Reisimiz sıkı bir Katar karşıtı olacak, “Yavru Katar” Trabzon’da karışıklık filan çıkacaktı. Neyse “dolarlar” geldi ya, önemli olan o; şeyhimiz din kardeşimizdir. Ya Allah Bismillah Allahu Ekber!

Hükümetin hiçbir zaman yanında yer almayan, hiçbir şekilde iktidarın nimetlerinden nemalanmayan ve hiçbir zaman da ABD’ye sempati beslemeyen milyonlara teessüflerimle, tüm müslümanların, daha da önemlisi Katar Emirinin bayramını kutlarım. “Milli gemimiz” ona minnettardır.