23 Kasım 2018 Cuma

Bir Trabzon - Fener Maçı Öncesi



Fenerbahçe ve Trabzonspor arasındaki rekabet malum ve bu rekabet, artık düşmanlık derecesinde. Önce, bu düşmanlığın nedenlerine kısaca değinmekte fayda var.

Trabzonspor’un Trabzonspor olduğu 1970’li ve 1980’li yıllarda, şampiyonluk yolunda mücadele ettiği takım genelde Fenerbahçe olmuş. Öyle ki; Trabzonspor’un şampiyon olduğu 6 sezonun 4’ünde Fenerbahçe ikinci olmuş, 1976 ila 1981 yıllarında Trabzonspor’un şampiyon olamadığı tek yıl olan 1978’de Fenerbahçe şampiyon olmuş. Fenerbahçe maçı için okuldan kaçan Hababam Sınıfı’nda Kemal Sunal’ın “biz zaten hayatta iki şeyden çekiyoruz; bir Mahmut Hoca, bir de Trabzonspor” repliğinden de rekabet anlaşılıyor.



Artık di’li geçmiş zamana geçebilirim. Trabzonspor 1983 yılında 6. kez şampiyon olduktan sonra, şampiyonluğa en çok 1995-1996 sezonunda yaklaştı. Şotalı, Hamili, Tolunaylı, Ünallı, Ogünlü, Abdullahlı takım ligin sondan üçüncü haftasında, 1 puan da önünde olduğu Fenerbahçe’yi sahasında ağırladı. Maçın ilk yarısında Abdullah’la 1-0 öne de geçti. Yani bu maç bu şekilde bitse, puan farkı 4’e çıkacaktı. Ligin bitmesine de iki hafta kaldığı düşünüldüğünde, Trabzonspor “Şampi” olacaktı. Ancak ikinci yarı önce Oğuz’un, sonra Aykut’un golleriyle (Aykut’un golünde asisti yapan, Yeni Malatya’nın hocası Erol’u da saygıyla selamlayalım) Fenerbahçe maçı kazandı ve o sene şampiyon oldu. O maç sonrası Trabzon’u bir düşünün. Maç sonrası kendi takım otobüslerini taşlayanlar mı dersiniz, intihar edenler mi dersiniz…

Üçüncü kırılma dönemi malum, olaylı 2010-2011 sezonu. Bu üç kritik dönem Trabzonspor ile Fenerbahçe arasındaki rekabeti düşmanlık haline getirdi. Mutlaka sair nedenler de vardır. Ancak 2011 yılından sonra, bu düşmanlığın tamirinin de mümkün olmadığı görülüyor.

İşin enteresanı, 2010-2011 sezonundan bu tarafa Trabzonspor bizi (artık biz diyelim değil mi) yenememiş, ancak son üç maçtır biz de onları yenememişiz, berabere bitmiş hep. En son galip geldiğimiz maç da 26.12.2016’da Trabzon’u Trabzon’da 3-0 yendiğimiz maç.

2011’den bu tarafa bazı maçlara baktığımızda; 2013-2014 ve 2015-2016 sezonlarında Trabzon’da oynanan maçların yarıda kaldığını, ilkinde henüz 45. dakikada Fenerbahçe 1-0 öndeyken maçın sahaya ve özellikle kalecimiz Volkan’a atılan yanardönerli maddeler nedeniyle tatil edildiğini, ikincisinde de Fenerbahçe 4-0 öndeyken ve maç bitmek üzere iken sahaya taraftarların girdiğini, bir taraftarın çizgi hakemini döverek düşürdüğünü ve sonrasında kafasını tekmelediğini ekleyelim.

Ancak bu yazıyı yazma nedenim bunlar değil; 25 Kasım Pazar akşamı Trabzon’da oynanacak Trabzonspor-Fenerbahçe maçı öncesi Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu’nun aldığı karar. Kurul, Fenerbahçe taraftarlarının “güvenlik nedeniyle” stada alınmayacağına karar verdi. Bir güvenlik kurulu, olası bir sıkıntı öncesi güvenliği sağlamakla yükümlüdür herhalde. Ancak “kimse gelmezse, güvenliği sağlamaya da gerek kalmaz” anlayışını benimseyen, “ben güvenliği sağlayamam, gelmesinler” diyen bir güvenlik kurulu mevzubahis. Bundan sonra, “rakip takım gelmezse maç da kaybetmeyiz” düşüncesini bekliyoruz.

Bu tedbirin kalıcı olmayacağı, ileride Fenerbahçeli taraftarların o statta maç izleyeceği kesin. Yani bundan örneğin 5 yıl sonra veya daha da erken dönemde, belki de seneye bu yasak kalkacak ve Fenerbahçe taraftarları stada alınacak. Peki bu 5 senede veya bir sonraki sene ne değişecek? Artık taraftarlar birbirlerine sıcak bakmaya, “hepimiz aynı gemideyiz” demeye mi başlayacaklar? Veya Trabzon şehrine ve ülkemize bir evliya gelip tüm kente ve ülkeye sevgi, saygı, hoşgörü ve nezaket mi aşılayacak? Veya Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu şimdi olmayan güvenlik anlayışında fevkalade çığır açıcı bir yeniliğe mi gidecek? Bu yazıda bahsettiklerimden de anlaşılacağı üzere, maçların olaysız geçmesi ile rakip taraftarların pek ilgisi gözükmüyor da; nasıl çözülecek bu iş? Nasıl çözülmeyeceğini anladık sonuçta.

Daha önce de Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu, üç büyük takım taraftarlarının stada alınmayacağını açıklamıştı. Daha sonra örneğin Nisan 2017’de Trabzonspor, Beşiktaşlılara açtı kapısını. Beşiktaş’ın hocası Şenol Güneş iken, Beşiktaşlıların Şenol Güneş Kompleksine girmesine kim karışabilirdi zaten? (Orada da ayrı bir garabet var tabii. Trabzonspor’un stadına adını veren Şenol Güneş, Beşiktaş’ın halihazırdaki hocası; “yeni büyük” takımlarımızdan Başakşehir’in stadına adını veren Fatih Terim, Galatasaray’ın halihazırdaki hocası). Trabzonspor’un Erwin Koeman Spor Kompleksi değil, bizatihi “Fenerbahçe Kompleksi” olduğuna göre, taraftarların alınmaması şartlara uygun galiba. Bu arada, Trabzonspor’un yeni sahasını görmeyen tek taraftar grubu Fenerbahçeliler. Hak etmiyoruz Şenol Güneş Kompleksini, doğaldır diyelim.

Öte yandan; Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu, güvenliği sağlamaktan acizliğini ve sorumluluk almama isteğini söylemeye devam etsin, bir Rize deplasmanı dönüşü Trabzon’da Fenerbahçe otobüsüne av tüfeği ile ateş edilmesinin üzerinden üç buçuk sene geçti (sadece tribünlerde olmuyormuş yani olay). Pek tabii ki, soruşturmada gelişme yok. Orada da sorumluluk alınmamış anlaşılan. Hatta o dönem, saldırının olduğu yere 50 metre mesafede görev yapan bekçinin FETÖ’den alındığı, fiilde “FETÖ izi” olduğu da söylendi. Bir yargı meselesi varsa bir FETÖ izi gelir sizi bulur.




Bu “öldürmeye teşebbüs” niteliğinde fiille ilgili sadece iki kişinin gözaltına alındığını, sonra bu şahısların adli kontrol tedbiri ile salıverildiğini, onları karşılayan ve o iki kişinin masum olduklarını iddia edenlerin “utanmayın, Trabzon sizinle gurur duyuyor” tezahüratında bulunduklarını da belirtmeden geçmeyelim (haber için https://tr.eurosport.com/futbol/super-lig/2014-2015/surmene-adliyesi-nde-gerginlik_sto4669630/story.shtml).

Bu iki şüpheli vatandaş aracı kurşunlamamışsa, neden Trabzon onlarla durduk yere gurur duyuyor, onu anlayamadım. “Masum oldukları için onlarla gurur duyuyoruz” mu demek istiyorlar? Yoksa, “onlar yaptı ama masumlar” mı demek istedikleri? Masumiyet böyle bir şey mi?

Neyse, umarım bu hafta sonu galip filan gelmeyiz de, Trabzon İl Spor Güvenlik Kurulu’na mahcup olmayız; zira daha çok maçımız var!