31 Ekim 2022 Pazartesi

Fikri Hür, Vicdanı Hür, İrfanı Hür

 

“1923’te Cumhuriyet kurmaktan başka yol var mıydı? Kokuşmuş Osmanlı hanedanı sınırdışı edilmiş. Memur çocuğu Mustafa Kemal’in hanedan kuracak soyu sopu yok. Elbette tek yol Cumhuriyet’ti. Seçim, Cumhuriyet demokratik mi olacak, totaliter mi olacak arasındaydı.

O, ikincisini seçti”.

Üsttekine herhalde biraz tepki geldi de, onun üzerine:

“Her şeyi lafzıyla anlayan ergenler gibisiniz. Bir monarşiyi sürdürecek aristokratik geçmişi ve geleceği yoktu demek istediğim anlaşılmıyor mu? Şöyle sorsaydım keşke: Cumhuriyet rejimi yerine hangi rejimi getirebilirdi? Başka hangi seçenek vardı da bunu seçtiği için alkışlıyoruz”.

Bunu yazan şahsın ismi Ayşe Hür; Google’a sorduğunuzda araştırmacı-yazar diyor. Bu kadar araştırabilmiş, bu kadar yazabilmiş. Sadece araştırsa daha iyi olabilirmiş tabii. Çünkü işin kötü tarafı, araştırdıktan sonra yazmaya da karar vermiş. Twitter hesabının üst kısmına, yazdığı kitapların görselini eklemiş bu abla, öteki tarih seçkileri gibi bir şey yapmış. Yok Mustafa Kemal Atatürk Dönemi’nin Öteki Tarihi, yok Osmanlı’nın Öteki Tarihi, yok Kürtlerin Öteki Tarihi

“Öteki”, “derin”, “kontra” vs. tabirler ürkütmüştür hep beni zaten.

Bir keresinde, Derin Tarih diye bir dergi görmüştüm. Ya kapaktaki o konu ya kapağın kendisi ilgimi çekmiş olacak ki, alıvermiştim dergiyi. Sonra çaydanlığı kulpsuz tutan insan gibi, atıvermiştim evde. Bir de para vermişim dergiye, bakınız. Daha genciz tabii, paranın kıymetini anlamıyoruz. Aynı hatayı bir de Beşiktaş Alkım’da yaptım, şu an Kırmızı Kedi olan yerde. Law student olduğumdan dolayı sürekli gittiğim Alkım’da bedavaya Taraf vermişlerdi. Sanırım gazetenin çıktığının ilk haftasıydı. Ben de almış, evde bir göz gezdirmiştim. Sonuçta öğrenci evi, gazeteye ihtiyaç oluyor, üzerinde fındık filan kırıyoruz vs. Sonra yine baktım 1-2 sayfasına, Derin Tarih gibi oldu, elimden attım, fındığı başka şeyin üzerinde kırdım.

Bu Hürler filan da böyle tabii. Özellikle 29 Ekimlerde severler böyle yazmayı. Normalde de saçmalarlar da, 29 Ekimlerde vitesi artırırlar. Fatih Tezcan da böyledir. Hür’ün çok kitabı, Tezcan’ın hiç kitabı olmasının, pek tabii şahsım açısından hiçbir anlamı yoktur.

Buna mukabil “Elif’in Öküzcüsü” öyle değildir mesela. O 29 Ekimlerde değil, her gün aynı derece meczuptur. Geçen çok güzel laf etti, dedi ki Öküzcü; “Şimdiye kadar Müslümanlardan hiç düşmanlık görmedim. Düşmanlığı, bir diktatörü kendilerine Ata belleyen Atatürkçülerden gördüm. Atatürkçülük ahlaki yozlaşmışlığın ve bağnazlığın en aşırı ucudur”.

Normal bir gündü bir de, 20 Eylül filan…

Yukarıdaki abla da, araştırmış, bakmış, etmiş; “Yaee zaten Atatürk başka ne kuracaktı ki, cumhuriyet kuracaktı tabii evvroevruaaavuyr” (son kısmı ben de anlamadım, bir anda klavyemden çıktı, gevrek gevrek konuşmanın Hürcesi diyelim).

Tabii burada da vites artıyor Hür’de; diyor ki, zaten cumhuriyet seçecekti ama onu da iyi seçememiş, totaliterden seçmiş.

“Kardeşim, yazın karpuz alacaksın zaten, portakal alacak hâlin yok. Ama karpuzda da iki ihtimalin vardı, Diyarbakır olacaktı, sen Diyarbakır da seçememişsin”in Hürcesi de diyebiliriz bu yoruma.

“Neyse, bu kadar hür olmak yeter, biraz da Mahir Ağabeyimize bakalım” diyecektim ki (hatta itiraf edeyim, iki paragraf da yazmıştım, sildim), vazgeçtim, orada bir çelişki görmediğime karar verdim. Daha önce bir yazıda yazmıştım, “bir şeyi yıkan, o şeyi yapanı sevmez”. Yalan mı? Sevmez, sevmediği için yıkar yani. Bu nedenle Mahir Ağabeyime bir şey demiyorum.

Reis kızmış bu arada ona o sözleri için, “şimdi söylenecek laf mı” diye. Çok güzel; “laf doğru ama zamanı değil”.

Hâlbuki her şeyin zamanı be artık, ne olacak. Daha ne olabilir ki?

Yüz’ünden gün aldığımız cumhuriyetimiz iyi ki doğmuş. Hürler de olur, başkaları da, boş verin. Mutlu yıllar…