7 Ekim 2018 Pazar

Hürriyeti Tahdit


Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109. maddesinde düzenlenmiş; eski kanundaki adı ve avukat tabiri ile “hürriyeti tahdit” suçu bu. Yani kişinin bir yere gitmesini veya bir yerde kalmasını hukuka aykırı şekilde engellemek, bir kişiyi kilitlemek, zorla bir yere götürmeye çalışmak, kişinin seyahat hürriyetini, genel anlamda özgürlüğünü kısıtlamak bu suçun konusunu oluşturuyor.
Suçun basit halinin cezası bir ila beş yıl hapis. Suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi halinde ceza iki ila yedi yıla çıkacak; silahla, birden fazla kişi tarafından birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi halinde de ceza bir kat artırılacak.
Sanırım hürriyeti tahdit suçu için bu kadar anlatım yeter; sonuçta şerh yazmıyoruz. Gelelim bu açıklamaları yapma nedenime.
İstanbul Barosu avukatlarından Ömer Kavili; Silivri’de bir mahkemede tutuklu müvekkili ile savunması öncesi görüşmek isterken mahkeme başkanı tarafından uyarıldı, bu görüşmenin bir hak olduğu Kavili tarafından hatırlatılmasına rağmen mahkeme başkanı bu hak ve görevi Kavili’ye tanımadığı gibi, kendisi yaka paça duruşma salonundan “sürüklenerek” ve “darp edilerek” çıkarıldı. Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alma usulü de izlenmeden hakkında soruşturma açıldı, savcı Kavili’nin tutuklanmasını talep etti ve sulh ceza hakimi Kavili’yi aynen şu gerekçelerle tutukladı:
“Şüpheli Ömer Kavili’nin eyleminin amacının kutsal savunma hakkı olmadığı, aksine ters psikoloji ile müvekkilini ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkmaya çalıştığı, şüphelinin eyleminin müdafii olduğu davayı sulandırmaya çalıştığı, şüphelinin tüm bu eylemleri birlikte değerlendirildiğinde amacının halkın gözünde yargının ve mahkemelerin itibarsızlaştırılmak olduğu, adalete olan güveni sarsmayı amaçladığı, şüphelinin eylemlerinin haber niteliği taşıyarak toplumda infiale sebep olduğu, delillerin henüz toplanmamış olması, şüphelinin kaçma veya delilleri karartma ihtimalinin bulunması”.
Amaç savunma hakkı değilmiş, avukat “ters psikoloji” yapmış, sanığı ve kendisini mağdur göstermeye ve davayı sulandırmaya çalışmış, halkın gözünde yargıyı ve mahkemeleri itibarsızlaştırmaya çalışmış filan… Şüphesiz bunların hiçbiri suç değil ve suç olmadan tutuklamanın olamayacağı bir gerçek. Yine, bu gerekçeleri bir hukuk öğrencisi, hatta bir lise öğrencisi ortaya koysa sınıfını geçemeyeceği, hatta hocasından unutamayacağı fırçalar yiyeceği de bir gerçek. Ancak bu gerekçeler şanlı devletimizin bir hakimi tarafından ortaya koyuldu, bu gerekçelerle usule aykırı şekilde ve savcı ile hakimin kastı ile Kavili’nin hürriyeti tahdit edildi.
“Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyununda Altan Erkekli’nin de dediği gibi, “bir insanı bir yere kapatmak suçtur; ama kapattığınız kişi bir suçluysa bu bir cezadır”. Peki kapattığınız kişi bir suçsuzsa ve bunu da hakimler savcılar gayet iyi biliyor, buna rağmen açık bir suç işleme kastıyla kişiyi bir yere kapatmakta ısrar ediyorlarsa? Kişinin özgürlüğü kısıtlanırken kişiye cebir uygulanıyorsa ve bu, kamu görevi nedeniyle ve kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle yapılıyorsa? Bir savcı ile hakimin; avukatın ters psikolojiyle haklı çıkmaya çalışmasının suç olmadığını ve avukatın soruşturması için Adalet Bakanı tarafından soruşturma izni verilmesi gerektiğini bilmemesi mümkün değil. Bu durumda, bir kişinin özgürlüğünün kasten kısıtlanması neye karşılık geliyor? Ben size söyleyeyim: dört ila on dört yıl hapis cezasına.
Geceyi tutukevinde geçirdikten sonra sabah “derhal” salıverilen Kavili’ye karşı suç işlenmeye devam ediliyor; zira kendisi hakkında bu kez yurt dışına çıkış yasağı koyuldu. Kavili’yi salıveren özgürlükçü (!) hakimin mantığı şu: kişinin kaçma şüphesi yok, bu durumda salıverelim, ama yurt dışına çıkamasın. Şüphesiz bu da bir hürriyeti tahdit.
İnsanlar suç işler, ne yapalım, Allah hukukumuza zeval vermesin.