13 Haziran 2018 Çarşamba

Road to World Cup



Dünya kupaları güzeldir; futbolda olduğu kadar, futbolseverlerde de bir döneme tanıklık eder.

1994 Dünya Kupası’nda Roberto Baggio’dur aklıma tek gelen. Dünya kupalarına gerçek anlamda sirayetim ise 1998 yılına denk gelir.

1998 Zidane, 2002 “bir oluruz yolunda, hadi bastır gönüller coşsun”, 2006 yine Zidane (malum kafası), 2010 Vuvuzela, 2014 Almanya’nın 7-1’lik Brezilya galibiyetidir benim için.

1998’in bir döneminde Akçaabat Karayolları Lojmanlarında ilkokul yaz tatili, final maçının yakınımızın sünnet düğününe denk gelmesi (ben baba olsam çocuğumun sünnet düğününü dört yılda bir yapılan dünya kupası finaline denk getirmem), henüz tanıştığımız bilgisayarda “Fifa 98 - Road To World Cup” oyununu oynama, Blur’un “yii huu” şarkısı (canınız çeker diye şarkıyı koyuyorum aşağıya; yazıları e-posta ile okuyan aboneler videoları göremiyor, siteye girmeleri lazım, bilgilerine),


2002’de Giresun Yoma’da futbol, köfte, fındık bahçesi üçgeni (yine Fifa’nın “Dünya Kupası Özel” oyununu ve şutlarda ateş saçan abuk topları analım),

2006’da bir üniversite öğrencisinin ilk memleket tatili, Brezilyalı gençler gibi plaj futbolu,

2010’da üniversite mezuniyeti telaş ve heyecanı,

2014’te de meslekte birkaç yılın doldurulması, elin az biraz ekmek tutması.

2018’e de “yeni medeni hal”de birkaç yılın doldurulmasını ekleyelim yeri gelmişken.

2022, 2026 ve müteakip yılların hatırı sayılı değişiklikler getireceği muhakkak. Malum, dört yıl az buz değil.

Özetle dünya kupaları, bu yukarıda saydıklarım; akılda kalan enstantane veya oyuncular ile hayatınızın bir dönemidir.

Üçüncü olarak dünya kupaları Panini’dir, çıkartmalarla Panini Dünya Kupası Albümünü tamamlamaya çalışmaktır, arkadaşına fazla çıkartmalarını vermelerindir, ondan fazla çıkartmalar beklemendir, “sende çıktı mı lan Griezmann”dır, “arkadaş ne Matuidi’ymiş her pakette çıkıyor şerefsiz”dir. Ve tabii ki, ilerleyen yaşına rağmen Panini’nden utanmamaktır (gerçi yalan yok, geçen hafta akranlarımla dolu D&R kuyruğunda bir kutu Panini çıkartmasını gizlemeye çalışmış olabilirim: “ne yani, yeğenime alamaz mıyım”).

Dördüncü olarak dünya kupaları, kupalara özel üretilmiş toplardır. Bu seneki “düşük çözünürlüklü görünümlü” Telstar 2018 epey hoşuma gitti (yazının fotoğrafında gördüğünüz top). “Telstar” da dekoder ismi değil mi bu arada?

İlk cümleme döneyim, “dünya kupaları güzeldir”. 2018 güzel maçlara sahne olsun.

Not: Tamam dünya kupaları, anılar, Panini’ler iyi de, Hollandasız İtalyasız kupa mı olur lan?

İyi seyirler…

2 Haziran 2018 Cumartesi

Haziran Güneşi



Nasıl ki Hicri Takvime göre on bir ayın sultanının ramazan olduğu söyleniyorsa, Miladi Takvime göre “sultan ay” hazirandır benim nezdimde. Tabii benim nezdim ne kadar önemli, o ayrı konu.

Haziranın sultan olması; okulların tatile girmesi, yazın başlaması, gündüzlerin uzunluğu, Dünya/Avrupa kupalarının başlaması gibi nedenlerle olabilir. Bundan beş yıl önce Gezi dönemi de, haziran aylarını ayrıca güzelleştiren ve önemlileştiren bir hadise tabii.

Bu senenin Haziranı ise bir başka önemli. Önce Aziz Yıldırım - Ali Koç seçimi olacak, ay sonunda da milletvekilleri ve cumhurbaşkanı seçilecek.

Cumhurbaşkanı adayları şimdilik mühim değil; derdimiz, 20 yıldır koltuğa zamk gibi yapışan ve 20 yılda takımı 6 sene şampiyonluk gören bir başkanın gidip gitmeyeceği.

Kendisi oy beklerken FETÖ ile mücadele, “Fenerbahçe için” yatma, cumhuriyetin kalesi olma başarılarını anlatadursun; Ali Koç altyapıdan, ekonomiden, scouttan, vizyondan bahsedip huzur vadediyor. Tabii bir yandan da FETÖ’cü ilan ediliyor. FETÖ ile “mücadele eden” birine karşı aday olursanız, FETÖ’cü olursunuz tabii. Televizyonda kendisini görmeye tahammül edemediğimiz, “haaa, hooo” türü vurgularından bıktığımız, tehditlerinden usandığımız, her şeyi bildiğini iddia eden başkanın miadı çoktan doldu. Bundan sonra, yerine geçen her kim olursa önü açılmalıydı ki, Ali Koç başkanlık yapacak karizma ve vizyona sahip kişilerdendir, hatta belki de onların başında gelmektedir.

Öte yandan, Aziz Yıldırım’a “vefa borcu” olanlardan Yıldırım’a ciddi oylar gelecektir; meselenin bir şahsa vefa borcunun ötesinde, tuttuğu takımın başarılı olmasını isteyip istememesinden ibaret olduğu aşikardır. Onlar vefa borçlarını hobi olarak yine ödesin, Fenerbahçe’nin önünde gölge yapmasınlar.

3 Haziran Pazar günü Fenerbahçe kongre üyeleri ya yeni başkanlarını seçecek ya da Aziz Yıldırım istikrarından memnun olduklarını deklare edecek. İlk ihtimalde çubuklumu giyerim, ikinci ihtimalde kendilerine, FETÖ ile “mücadelelerinde” mutluluklar dilerim.

Haziranın İlk Pazarı’nın güneşli geçmesi dileğiyle…

Bir Fenerbahçeli