28 Eylül 2022 Çarşamba

Aşk, Mark ve Ölüm

 


Kaç yıl oldu saymadım (köyden göçeli) sinemaya gitmeyeli. Gerçekten en son hangi filmi izlemişim bilmiyorum. Ölümlü Dünya olabilir 2018’in Ocak ayında gittiğim. Hatta filmden önce klasik ayakkabı almıştım, iyi hatırlıyorum. O filmden yıllar sonra, üç gün önce bir filme gittim; aradan 4 yıl 8 ay geçmiş. Önceki filmden önce aldığım o ayakkabı eskidi, bugün kendime yeni klasik ayakkabı aldım. Klasik giyinme zorunluluğu olan, haftanın en az iki günü o ayakkabıyı giyen şahsım bence iyi kullanıcıymış. Ama anlaşılan o ki, iyi bir sinema izleyicisi değilmişim.

Gittiğim film Aşk, Mark ve Ölüm; belgesel diyebiliriz kendisine. 1960’lı yıllardan günümüze Almanya’daki Türk işçilerin sosyoekonomik durumlarını da işleyen, merkezine Türklerin yaptığı müzikleri alan hoş bir belgesel, Twitter’a yazdığım gibi, Mustafa’s Gemüse Kebap tadında bir film olmuş. Tavsiye ederim; ama kimlere tavsiye ederim, Doyçland’a, dönemin Türk işçileri ile ilgili tarihsel hadiselere, Türk-Alman ilişkilerine ilgi duyanlara, bağlama sevenlere, hatta Cem Karaca sevenlere…

Özellikle Almanya’da Türk düğünlerinin furya olduğu, daha doğrusu furya olmaya başladığı dönemde, o dönemin şahitlerinin anlatımları ve ses sanatçılarının röportajları gayet eğlenceli. Ses sanatçılarının çoğu zaten eğlenceli: Sanat Güneşi ve Diva’nın Doyçland versiyonları mı dersin, Köln Bülbülü mü dersin…

Almanya hükümetinin yabancı işçileri, Almanca tabirle gastarbeiterları gazlayan, destekleyici kampanyaları ile Doyçland halkının Türklere ve müziklerine bakışı ile ırkçılıkları da belgeselde önemli bir yer kaplıyor.

Ara ara üzüleceğiniz, ara ara küfredeceğiniz, ara ara güleceğiniz, gelgitleri olan, samimi bir iş olmuş. Zaten o yüzden adı Aşk, Mark ve Ölüm. Emeği geçenlere tebrikler!

Film, Anadolu Yakasını bilenler için söylüyorum, Kadıköy Sinemasında mevcut. Auf wiedersehen