Son dönem yaşananları spesifik
olarak belirtmeye gerek yok. Ancak bir dönem verdiği kayıtsız şartsız desteklerle,
yerli ve milli değirmene su taşıyan, hatta onlara sadece içmeleri için su
taşıyan, onların çaylarını tazeleyen, “çayınıza ekstra şeker ister misiniz”
diye soran, onlar çay içerken yanından geçip selam veren kim varsa onları öz
eleştiri yapamama kültürüne Münir Özkulvari bir edayla “turrup” sıkayım.
Bakıyorum, çok güzel çıkış
yolları bulmuşlar “turrup” sıktıklarım kendilerine, “ama o zaman şunlar şunlar
yapılmıştı ve ülke daha da demokratikleşmişti”, “kanunlarımız değişti, Avrupa
Birliği’ne uyum yasaları geldi”, “askeri vesayet sona erdi” türü laflarla
destekleyenler, o dönem bu “yenilikleri” eleştirenlere “Kemalist ergen”,
“darbeci”, “istemezükçü”, “faşist” yaftaları yapıştırırken, ülkenin pafta pafta
içine edilmesinde zerre pişmanlık duymadı, öz eleştiri getirmediler. “Onlara
verdiğim çayın içine tüküreydim” bile demediler. Şimdi ise, yetmez ama evetçi
hıyarağalarına edilen laflara “kolaycılık yapmayın” eleştirisi getiriyorlar.
Hâlbuki kolaycılık onlarınki; “Efendim biz ne yaptık? İyiyken iyi dedik,
kötüyken kötü dedik” fışkısını çıkartmakta ısrarcılar. Bunların hepsi GYA
(açılımı için bakınız, daha doğrusu sorunuz şahsım).
Biz geri zekâlıydık zaten o
dönem, yapılanların hangi amaca hizmet ettiğini bilmiyorduk yaşımız henüz 20
değilken bile ve tahmin etmiyorduk olacakları o kısıtlı aklımızla. Ki aklımız
hâlâ kısıtlı. Siz ise sayın demokratlar her şeyin en iyisini biliyordunuz,
gevrek gevrek anlatıyordunuz Taraflarda Maraflarda, hatta NTV’lerde MTV’lerde
yüksek sesli olarak. Siz demokrat ve hatta devrimciydiniz, hatta “AK Parti”
devrimci bir partiydi; bizse vesayetçi, darbeci, jakoben,
cakobenimdirobenimmilletimindirancak’tık. Günün sonunda adamın biri çıkıp tek
başına sözleşmeyi feshetme cüretini kendisinde bulabildi, çok şükür vesayet
kalktı ortadan.
Oy için, sonra tekrar çıkarmak
üzere kısa süreliğine giydiği milli görüş gömleğini satan gömlekçinin talepleri
üzerine feshetti sözleşmeyi adam. Gömlekçiler de hamdolsun sözleşmeyi
feshettirdikdikdiklerini iddia ediyor, diktir oradan sayın gömlekçi ve bir o
kadar da sakallı ve yobaz amcalar.
O sakallı ve yobaz amcaların lideri kayıp
trilyoncu ve bir o kadar da Allahçı gömlek tüccarının anmasına katılan ve yine
en az onlar kadar vatan ve millet sevgisi ile dolu muhalefet parti liderleri ve
temsilcileri de demlenen çaya bırak tükürmeyi, en güzel kurabiyeleri ikram
ediyorlar kısa süreliğine fakat ebediyen, tekrar çıkarmak üzere gömlek giyen yerli
ve milli bedenlere.
“Çözüm bizatihi gelenek ve
göreneklerimizde, özümüzde mevcuttur” diyor fesihçi adamın mesihçilerinden biri.
Korkmayalım sadece toprağa gideceğiz, sonra toprak olacağız, sonra sularla
birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceğiz, oradan özümüze ulaşacağız, o öze bir
arı konacak, belki o arı ANAP arısı olacak yani.
Değerlere tam manasıyla sahip
çıkmak için bir başka yol da var: O değerlere tartışmasız en sadık güruh olan
ve ülkenin yoluna baş koymasıyla, hatta bayırına düzlüğüne ölmesi ile meşhur
olan gruba katılmak mümkün, ancak onun için mutlak surette TCK m.220’de
düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu işlemeniz veya örgüte üye
olmanız, en azından örgüt adına suç işlemeniz, örgütle hiçbir ilginiz yoksa da
en azından birkaç kadın öldürmeniz veya öldüresiye dövmeniz şart. Adamlara
katılmak, Hababam Sınıfına katılmak gibi: Sigara içmek, kopya çekmek, okuldan
kaçmak zorundasınız. Baş koyanlar güruhu için de en az bir mafyatik harekette
bulunmanız şart. Tabii bir de teröre karşı gelmeniz. Terör ne demek, tanımı da
onlar veriyorlar. O tanıma uyarsanız, takıyorlar rozeti ilgili yere. Çözüm çok
yani.
Biz ise aynıyız, aynı yerde
saymaya devam ediyoruz. Bizden bir halt olmaz: Oyumuz binde bir, soyumuz belli
değil.
Hayırlı anmalar, sanmalar,
Hayırlı fesihler, mesihler,
Hayırlı soymalar, baş koymalar,
Hayırlı yatlar,
Sayın demokratlar…