Esasında yazacak çok konu var ama, sinirimizi bozmayalım. İmla hataları yazılarıma bir yenisini ekleyeyim ben.
Önceki
yazılar “Sirkü Evrakları”, “Bir Tık Keyfiyet” ve “Keyfekeder Bir Tabiyet”
başlıklıydı; bu da dördüncü yazımız, “21:15’te Kısa Özet”.
1. Saatte
iki nokta üst üste (:) kullanmaya değinelim önce. Casio’nun veya başka
markaların dijital hayatımıza kattığı, saat ile dakika arasına iki nokta
koyulması “yanlış kuralı”, mutlaka bizim yazılarımızda, dilekçelerimizde veya
başka yerlerde bu şekilde kullanımda bulunmamızı gerektirmiyor tabii ki. Saat 21.15
olur, saat 21:15 olmaz. Casio’ya saygılar (bu arada, “burası kasıyo, MSN var
mı” ne geyikti be).
Sayılardan
girmişken, ilkokulda “sıfır tam, onda bir” diye öğretilen sayı “0,1” şeklinde
yazılır, araya nokta koyulmaz. Üç buçuk, “3.5” olmaz yani. Onu da ekleyeyim.
2.
Dilekçelerde bayıldığım bir husus, dilekçe içeriğinde soyadların büyük
harflerle yazılması. Hadi onu dilekçenin başına yaz, kim adına yazıyorsun veya
kimsin. Ama “tanık Ahmet YILMAZ o sırada olay yerinde değildir” derken Yılmaz’ı
bu kadar büyütmenin bir âlemi yok, hem Yılmaz soyadı herkeste var.
3.
Belirtisiz isim tamlamalarında tamlanan olan kelimenin özel isim olması
durumunda kesme işareti kullanımları gözüme çok çarpıyor. Burada çok hata
görüyor, üzülüyorum. “2011 Türkiye’sinin”, “1982 Anayasa’sının” gibi
kullanımlara rastlıyorum. Hâlbuki tamlamaya bakıldığında esasa alacağımız tabir
2011 Türkiyesi, 1982 Anayasası olmalı, kesme işareti buralardan sonra gelmeli.
4. Ülkemin
bir makus talihi de şu, “ne … ne …” kalıbını doğru düzgün kullanan neredeyse
yok. Bazen cümlenin gidişatından veya uzamasından ben de o hataya düşüyorum
maalesef. Ama en azından yazarken dikkat edilmeli. “Kendisi bugün ne okula ne
dershaneye gitti” dersin, süper. “Ne okula ne dershaneye gitmedi” dersen olmaz.
Örneğin “Ne
kendisiyle ne başkasıyla bugüne kadar hiç münasebetim olmamıştır” derken
cümlenin gidişatının doğru olamayacağını tahmin ediyorsun, vurgu biraz seni
oraya götürüyor. Hâlbuki “ne kendisiyle ne başkasıyla bugüne kadar münasebetim
oldu” demen ve yazman lazım. Burada “başkasıyla” kelimesinin vurgusu çok
önemli. Bak bunu yazarken fark ettim. Yani “başkasıyla” kelimesini normal
söyleyenin doğru kullanıma dönüşü imkânsız gibi bir şey, oradan
dönülemeyebilir.
Bu arada bir
dilekçemde bu kalıbı kullandım. “Yalnız avukat bey orada (atıyorum) ‘olur’
değil, ‘olmaz’ olacak” dedi müvekkil. Anlatmaya çalıştım, anlamadı. Kalıbı kaldırdım
kalıbını seveyim.
(Yazı yayımlandıktan sonra akla gelen örnek: “Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz” hatası. Tabii o zaman “hiçbir kitap yazmaz” cümlesi ile devam edemeyecekti. Yine de Aysel Gürel’i severiz, ilk cümlenin alternatif söylemi için Karl Marx’a saygılarımızı sunarız.)
5. Bir
soru: “Kısa özet” olur mu, yani doğru kullanım mıdır?
Bunun anlatım
bozukluğu olduğu, özetin zaten kısa olacağı söyleniyor. Zerre katılmıyorum.
Futboldan örnek vereyim, bir maçın 3 dakikalık özetini de verebilirsiniz, 15 dakikalık
özetini de. Bu durumda 3 dakikalık özet, kısa özettir.
876 sayfalık
bir romanın mesela, 15 sayfalık özeti kısa özettir; 230 sayfalık özeti geniş
özettir, uzun özettir, her ne derseniz.
6. Bir
notum da şu, “küme düşmek”. Şimdi efendim küme, lig demek. Yani küme düşmek
deyince, “bir lig düşmek” demek istersen olabilir. Ama “X takım küme düştü”
bana mantıklı gelmiyor. “Alt kümeye düştü” veya “kümeye düştü” de, tamam. İlla
ek kullanmayacaksan “güme gitti” de, daha uygun.
Bak şimdi
aklıma Kümbet ve Gümbet geldi. Sanki Gümbet, Kümbet’in Anadolu ağzıyla söylenir
hâliymiş gibi… Hâlbuki Kümbet bir yayla, Gümbet Bodrum’da (Bodrum’da bu yaz
lahmacun kaç lira bu arada).
Hadi bonus
olsun, gamboç var ya hani bildiğimiz. O da sanki kamboçmuş da, gamboç denmiş
gibi durmuyor mu? Takım elbise, ceket filan takılınca kamboç diyordum yalan
yok; ama gamboçmuş işte doğrusu. Gerçi TDK Amca, gamboç diye kelime
barındırmıyor bünyesinde. Biz yine de gamboç diyelim.
Giresunluların
kullandığı (belki civar illerde de kullanılan) “ağzığın gıtırmağını yiyim”
kalıbında ise kelime gıtırmak değil, kıtırmak; orada yanlış olmasın. Farklı
anlamlara sahip olmakla birlikte, “kıkırdak” anlamında kullanılıyor burada
sanıyorum kıtırmak.
Bu arada yeri
gelmişken; önceki üç yazımda da, bunda da hatalarım olmuş olabilir. Önceki
yazıda da biraz değindim, “atıp tutuyorsun, sen de şunu şunu yaptın” demeyin
(veya deyin, ben de bakayım). Sonuçta kritik gördüğüm hatalara değiniyorum.
Olacak o kadar!
İyi tatiller…