“Gülşen’in/mevzubahis şarkıcının/malum kadının tutuklanması
ile ilgili olarak, öncelikle sözlerini kesinlikle tasvip etmediğimi; bir
hukukçu olarak ise, CMK’nın …”
Hadi anam hadi…
Zaten insanlar bir hukukçu olarak sizin önce imam hatipleri
koruyup korumayacağınızı merak ediyordu. “Yahu tamam tutuklamalar yanlış da,
acaba hocamız imam hatipli olup olmadığı da belli olmayan bir arkadaşa söylenen
şaka yollu o sözü tasvip ediyor mu, etmiyor mu?”
Ama ülkemiz böyle, yapacak bir şey yok. Nasıl üç tarafımız
denizlerle çevrili ise, kof muhafazakârlıkla da örülmüş ana yurdumuz dört
baştan.
Hâlbuki bakanlara makamlara, il başkanlarına mil
başkanlarına, danışmanlara manışmanlara baktığınızda muhafazakârlığın su gibi
aktığını görmüyor değiliz. Neyse, konumuz Gülşen.
Şimdi bu şarkıcımızı tutuklayan zaten militan, ondan herhangi
bir insaniyet bekleyemezsin. Peki bu ev hapsi ne öyle? Özgürlüğüne kavuşturmuş
gibi mi hissetti acaba asliye ceza hâkimimiz? Beyaz atlı, kırmızı yakalı
cübbeli prensi/prensesi mi oldu yargının bu meslektaşımız? Neden adli kontrolsüz
tahliye etmediği ile ilgili olarak “Elimden ancak bu gelir hemşehrim, zaten
bana gelişi tutukluluk” diye mi düşündü acaba? Neyse, burada tutuklamanın
şartlarına vs. girmeyelim, gülünç olmayalım. Gülşen isterse konserini evde de
verir, çok da güzel olur (müzikal anlamda değil tabii: I don’t like pop and
I know it).
Sadece merakım şu, daha ne kadar ileri gidilebilecek acaba? “Selamın
aleyküm” diyene “aleyküm selam” demeyenler de tutuklanacaklar mı?
Sulh ceza hâkimlerimiz tutuklamaya gerekçe olarak, olumsuz yorumların
fazlalığını gösterecek mi?
Hâkimlerimizin hukuk bilmediğini söyleyemeyiz bu arada,
çünkü böyle bir bilgisizlik derecesi yok. Bu ancak ahlak ve vicdan eksikliği ve dahi
yoksunluğu ile açıklanabilir. “Ahlakla vicdanla ne alakası var abi?” sorusu
hangi filmde geçiyor, bilene benden…
Neyse çok uzatmayalım, yeni adli yıl açılışında konuşulur
zaten bu konular, biz de öğreniriz. Yıllardır öğrenemediğimiz gibi…
Bitti.