Çok güzel paketlerimiz var; insan haklarını koruyan, bireylerin hak ve özgürlüklerini genişleten ve cezanın son çare oluşunu onaylayan. Bu paketler olmaya da devam edecek, “insan haklarıcı”ların da çoğu bunları destekleyecek, destekliyorlar.
Yine çok güzel paketlerimiz var; hükümlülerin, yani cezası
kesinleşmişlerin cezaevlerinde kalma sürelerini azaltan, cezaevlerini boşaltan,
koğuşlarda vardiyalı şekilde veya üst üste uyumalara son veren. Bu paketler de
olmaya devam edecek, yine insanların çoğu bunları destekleyecek,
destekliyorlar.
Öte yandan bir de, cümle ile tutuklananlar var. Sözleri ağızdan
çıkan ve çıktıktan 2-3 gün sonra tutuklananlar. Suç var mı yok mu tartışılmadan
bile. Kamu düzenimiz açısından açık ve yakın bir tehlike varmış herhâlde. Ne kırılgan
kamu düzeniymiş değil mi, ne hassasmışız bir de. Ayrıca neler denildi bu
ülkede, neler de denilmeye devam ediyor. Ama bazı durumlarda kamu düzenimiz
hemen kırılganlaşıyor ve bozuluyor, yerle yeksan oluyor; bazı durumlarda çelik
gibi kuvvetli.
Tutuklamalara tepkiler tamam, ama sulh ceza hâkimliklerine
değinmeyen her eleştiri eksik, hatta hatalı. Hâlbuki sulh ceza hâkimlikleri
sırf bunlar için, yani bazı “durumlarda” tahliye vermesi, bazı “durumlarda” ise
tutuklama kararı vermesi için, yine bazı “durumlarda” itirazları kabul etmesi,
bazı “durumlarda” itirazları reddetmesi için kuruldu. Bir ihtiyaçtı yani, o ihtiyaç
karşılandı.
“Ama’cı” ağabeyler ablalar da konuşmaya, vatansever duygularını
tatmin etmeye devam etsinler. Milli birlik ve beraberlik de devam etsin, hukuka
karşı. Nasıl olsa hukukla işimiz yok bizim, hukuk bir ihtiyaç değil.
Şunu da söyleyelim, cereyan yapmasın: “Tutuklanması doğru
değil ama …” demek, “Düşüncemin aleyhine her cümle kuranı asacaksın arkadaş.” demekten
daha az dürüstlük içerir. Kapattım pencereyi, cereyan the end.
Merdan’ın kelime anlamı “mertler, yiğitler”miş, peki ya biz,
mertliğin neresindeyiz?
İyi bayramlar, dönüş yoluna dikkat: Tüm kurallara uyalım.