Yargı
teşkilatı herhalde, laf olsun diye, “Burada bir Yargıtay mı olsa, yanlara da
Anayasa Mahkemesi mi serpiştirsek?” diye şekillenmemiştir. Hepsinin bir
özelliği, bir nedeni vardır ve tarafsız, bağımsız hâkimlerden müteşekkildir.
Yine herhalde; bu yapılar yıllar yıllar önce şanlı dünyamızda kurulurken,
“Şurada iktidara yakın bilmemne cemaatinden birileri olsun, şurada da ‘bilmemne
şehri grubu’ olsun.” diye düşünülmemiştir.
Şimdi
en son yaşadığımız, bu grupçuların birbirlerine yargı üzerinden laf sokma ve
güç gösterisi yapma savaşı. Olan hukuka ve hepimize oluyor tabii. Can Atalay
serbest kalmalıdır. Hem davanın esası yönünden hem AYM kararı yönünden. Özetle,
haklılığı yönünden.
“Son
olarak şunu da vurgulamak isterim ki, anayasa yapma yetkisi yüce
meclisimizindir ve bu yetkisini devredemez. Kimse de milletin iradesi ile
oluşmuş meclisin bu mutlak yetkisine el uzatamaz”.
Bu sözlerin kime ait olduğunu üç
aşağı beş yukarı biliyoruz. Onun değilse bile, “ocu” biri tarafından söylenecek
bir söz olabilir zaten. Millet iradesiymiş. Can Atalay kimin iradesi ile
seçildi? Ki Hatay’dan tek milletvekili olarak seçildi. Yani Hatay’dan tek
milletvekili çıkacaktı TİP’ten, o çıktı. Yani halk Can Atalay’ı istedi ve
seçti. Bitti. Sen saçma sapan iddianamelerle gerekçeli kararlarla tutukla,
mahkum et, sonra milletvekili seçilsin, tahliye etme, bu husus AYM kararı ile
hukuka aykırı görülsün, sonra bana İngiltere, ABD anlat, “Anayasayı öyle çok da
şey yapmamak lazım” de. Haa bir de, hukukta yerli ve millilik anlatsın danışmanların,
MHP’lilerin. Anlı şanlı Yargıtayımız ceza dairemiz de “yargısal aktivizm”
desin. TCK m.217/A’yı bile iptal edemeyen, devletin para kazanma talebini bireyler
üzerinden göstere göstere ilettiği ek MTV’yi bile uygun bulan, yine bir grubun
elindeki AYM’ye diyor bunu dairemiz. Bir de şunu diyor: “Yargıdan beklenen,
kanunlara, Anayasaya ve en önemlisi hukuka uygun kararlar alabilmesidir”.
Bir de şunu diyor AYM için: “Anayasa ve kanunlardan üstün görmek suretiyle
bir nevi Anayasa’yı uygulanamaz hale getirerek, kendisinin sorgulanmasına ve meşruiyetinin
tartışılmasına yol açmıştır”. Bu “çözümlemeler” anlı şanlı dairemizin
meşruiyetinin tartışılmasına yol açmıyor tabii.
Bir de koyu renkle şunu buyurmuş
şanlı dairemiz; Can Atalay’ı meclise kabul edersek, Fethullah Gülen’in, Murat
Karayılan’ın ve bilumum melun, bölücü, terörist insanın da milletvekili
seçilmelerinin ve TBMM’ye girmelerinin önü açılırmış. Bir şey söylerdim de,
neyse… Yargıtay 3. Kıraathanesi böyle diyor sonuçta.
“AYM de denetlenebilmeli” demiş bir “ocu”, bir
o kadar da “yerli ve milli” ağabeyimiz. Tabii, hemen kuralım AYM sulh ceza
hâkimliklerini. Kararlarından işimize gelmeyenleri kaldıralım. “Devrim”
niteliğinde bir değişiklik daha yapalım sistemde.
Neyse, sakinleşelim. Bugün Paşamın
ölüm yıl dönümü. Saygıyla anıyoruz, her şeyin farkındayız. Ocu bucu değil,
hukukçuyuz. Hukukun ve hukuk devletinin ihtiyaç olduğunun da farkındayız.