Ön Not: Üniversite zamanında tekinaks.wordpress.com
adında sitem/bloğum vardı. Orada Tıkılak ve Takılak bölümlerim
vardı, yazılar yazardım parça parça. Belli bir konu yoktu, * işareti ile 1-2
paragraflık farklı farklı şeyler yazardım. Şimdi de öyle yapayım dedim. Net bir
konu değil, öyle düşünceler, tweet’ler gibi.
* Twitter’la
sohbeti kestiğimden bu tarafa sinir katsayımda ciddi düzelmeler oldu, “Aa öyle
mi olmuş, haberim yok.” deyişlerim arttı ve bu “haberim olmamalar” gayet mutlu
ediciydi.
Seçimler de mesela zerre umurumda
değil artık. Kim aday çıkacak, kim kazanacak, Millet İttifakı bölündü ama
birleşecek mi, şu bu parti aday çıkaracak mı? “Bu milletvekili şunu dedi”, “Niye
o muhalif milletvekili öyle dedi ki, iktidarın ekmeğine yağ sürdü” vs. Rahmetli
dedem Sebahattin Bey’in (Sebomuz) dediği gibi: “Nası bilüğsağaz öyle yapın”.
Bunları yazdıktan veya dedikten
sonra da, “Ama sen de böyle yaparsan…”, “Asıl şimdi mücadele…” vs. vs. diyenler
olabilir, desinler desinler. Komple bırakmadık tabii bu safları, sadece konunun
Özgür Özelvari ve CHP’sel bir durumu var, o son derece gereksiz. CHP, CHP’liliğiyle
kalsın, onlar iyi gayet.
Özgür Özel’le ilgili tek yorumum var bu arada. Kılıçdar’ın devamıymış, aynı şeymiş vs. değil. Yorumum şu; adamın
tipi, eski fotoğraflarda çıkan, şu an ise 60-70 yaşını devirmiş amca değil mi?
Yani Özgür Özel’in şu anki fotoğrafına baktığınızda otomatikman fotoğraf 90’lı,
2000’li yılların fotoğrafı gibi oluyor. Saçının siyah beyazlığından mı,
tipinden mi, bakışından mı bilemedim. Adamın olduğu fotoğraflar; fotoğrafı
eski, o anı nostaljik yapıyor, çok garip. Yani Özgür Özel, birinin 20-30 yıl
önceki hâli gibi hep.
* Akademisyen meslektaşımız, “İbadethanenin
kapısının önüne ayakkabılarınızı koyuyorsunuz, ayak kokunuzu almak zorunda
mıyım, ayakkabılığa koyun.” diyor; meslektaşı çekiyorlar, görüntüsünü alıyorlar,
tahrik ediyorlar, linç ediyorlar, sonra TÜGVA cemaati geliyor, okulu basıyor
vs. vs… Videoda Müslüman şahıs, ayakkabı ile girilen yer için “psikolojik
sınırım” diyor bu arada. Lan senin psikolojin ne ki sınırın ne olsun. Bir de Kuran’dan
ayet okumaya çalışıyorlar hocaya, hoca istemiyor.
Bir de bu var tabii; geçen
aylarda kitapçıda görmüştüm, “Ateistlere cevaplar” gibi bir kitaptı. Cevapları
Kuran’dan ayetlerle anlatmaya çalışıyor yazar. Lan zaten onu kabul etmiyor
adam, oradan ne okuyorsun?
* Sevgili Arsız Ölüm -
Dirmit oyununu tiyatroseverlere tavsiye ederim. Nezaket Erden’in tek
kişilik oyunu, Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm kitabından uyarlanmış,
uyarlayan da Nezaket Hanım’la eşi Hakan Emre Ünal. Gerçekten sahnede devleşip
karakterden karaktere, duygudan duyguya giriyor Nezaket Hanım. Oyun sonrası
selamında da adının hakkını veriyor, alkışı bol olsun.
Oyunu Ses Tiyatrosu’nda izlemek
duygulandırdı tabii, ölümsüz Feranabi’nin her zerresinde emeği olan bu
tiyatroda böyle güzel bir performansı görmek de mutlu etti öte yandan.
Teşekkürler Nezaket Hanım, Hakan Emre Bey.
* Değerli ağabeyim Hasan
Gören’in dördüncü kitabı Eşikteki Kadın da tarafımca tavsiye edilir.
Kitabın anlatıcılığını sohbet havasında yaptığı (bu husus ayrıca hoşuma gitti)
bu kitabında Hasan Ağabeyim sürüklüyor okuyucuyu. Okuyun, okutturun. İlk kitabı
Zan’dan da başlayabilirsiniz okumaya, sonra Altı Yaprak Üstü Bulut,
Balıksırtı, öyle gidersiniz…
* Bir arkadaşım paylaştı, rakı
kokteyli varmış. “Yeni nesil rakı” herhâlde. Zaten “yeni nesil” olarak
nitelendirilen şeylerin %99’una karşıyım (%1’lik pay bırakayım hadi), buna haydi
haydi karşıyım. “Rakı içme adabı” geyiğinden bağımsız olarak -ki geyiktir o, o
kadar da ciddiye almayalım, kutsamayalım rakıyı- rakının kokteyle konu edilmesi
son derece üzdü. Yeni nesil tatlarınızı soğuk baklava gibi antin kuntin
şeylerde deneyin sayın “gurmeciler”. İleriye açık olmamaksa ileriye açık
olmamak, gericilikse gericilik. “Atatürk milliyetçiliği” gibi bir şey vardı değişik
değişik söylemler vs., kokteyle karşıysam bu da “rakı gericiliği” olsun, haydi
bakalım.
* Bir ara da 90’lar geyiği vardı
tabii. Zamanında Okan Bayülgen bir programında işlemişti bunu, sonra tuttu,
haydi 90’lar partisi yapalım vs. Bitmedi bu geyik, ülkenin bir yerlerinde 90’lar
partileri yapılıyor hâlâ. Fetiştir, gereksizdir. 90’lar deyince akla
Mansur Ark, Ragga Oktay, Grup Vitamin gelmesi de saçma; zira 90’larda çok az
yer kaplar bu ağabeyler. Neyse; anlata anlata çok zaman yoruldum, yola geldim
ben de sizin oldum.
* Son yıllarda baktım ki, Aralık
sonunda yeni yıla yönelik yazılar yazmışım, dilek milek işine girişmişim.
Acayip gereksiz olduğunu fark ettim, hem de çok acayip. İnsanın kendini düzeltmesi
gerekir bazen. Düzelttim.
Okuyanlara teşekkürler…