Bundan yaklaşık altı yıl önce, Ali Koç henüz seçilmeden Haziran Güneşi isimli bir yazı yazmış, Koç’la ilgili umudumu dile getirmiştim. Buradan okunabilir.
Bir Fenerbahçeli
olarak sonlandırdığım o yazıda Ali Koç’un gelme gerekliliği anlatılmış, yirmi yıldır
koltuğa zamk gibi yapışan ve yirmi yılda altı sene şampiyonluk gören bir
başkanın gitmesi gerektiğinden söz edilmiş. Güzel de söz edilmiş. Söz
edildikten sonra Ali ağabeyimiz de seçilmiş.
Ali Koç seçildikten sonra aradan altı
yıl geçti. Altı yılda kişisel hayatta neler neler oldu. Çoğu da çok güzel şeylerdi.
Ancak Fenerbahçe için aynısını söylemek mümkün değil.
Altı yıl önce huzur vadeden başkanı
analım. Altı yılın sonunda ortaya hiçbir şey koyamayan, iyice Aziz Yıldırım’a
benzeyen, eleştirdiği kişi, hatta daha da kötüsü hâline gelen bir başkandan söz
ediyoruz.
Bu arada iki yılı aşkın süre önce de, Ali Koç aleyhine de yazı kaleme almışım, Ali Koç döneminin bitmesi gerektiğine dair, Finito başlıklı yazı. Buradan okunabilir.
Ali Koç, geldikten sonra Aziz
Yıldırım’ın hocalarını getirmiş (Pereira, İsmail Kartal [2 kez], hatta eleştirdiği
Ersun Yanal), başarı sağlayamamış. Göreve gelir gelmez Cocu’yla “vizyon” ortaya
koymuş, o vizyondan vazgeçmiş, son İsmail Kartal seferi öncesi başarılı ve
kariyerli denebilecek bir Jorge Jesus’u getirebilmiş, onda da dikiş tutmamış
(bu tercihe ve dikiş tutmamasına laf etmiyorum).
Megafonlarla havaalanında
açıklamalar yapmış, tribünden taraftarların üzerine atlamış, bu yıl da gaza gelip
takımı ligden çekmek gündemiyle on binleri stadyuma toplamış, sonra o on
binlere “Gaza gelmeyin, ligden çekilmeyi oylamayacağız.” demiş.
Çekilmek, U-19’la maça çıkmak, şu
bu derken, takımın kimyasıyla oynamış, muhtemel başarıların önüne geçmiş.
Gelmeden önce altyapıdan, ekonomiden, scouttan, vizyondan bahsedip huzur
vadediyor demişim Koç için; o vaatlerin hiçbirini gerçekleştirememiş, mahalle
kabadayısına dönmüş.
Şimdi Aziz Yıldırım çıkıp “Geldiğimin
3. yılı Galatasaray’ın hegemonyasına son verdim, şampiyon oldum, şunları
şunları takıma kazandırdım. Bir başarı hikâyem var. Ayrıca, beni cezaevine attılar,
tahliyemin üzerinden 1 yıl geçmeden Avrupa Ligi’nde yarı final oynadım. Sen de
bir düşman attın ortaya, ona sığınıyorsun.” dese haklı. Yirmi yılda altı
kez şampiyon olmayı eleştirmişiz, Ali Koç’un takımı “6’da 0” çekmiş, sadece bir
Türkiye Kupası alabilmiş.
Öte yandan Aziz Yıldırım’ı da sadece
“Fatih” ve “Kanuni Sultan Süleyman” dönemi ile anmak büyük hata olur. Özellikle
2013 ve 2014’ten sonra aldığı kararlarla takımı yıkıma sürükleyen, ekonomik olarak
çökerten, başarılı yöneticileri küstüren, başarılı hocaları kovan, en son
elinde “Fenerbahçe, Cumhuriyetin kalesidir.” sözü kalan, yine düşmanın
varlığına sığınan bir başkandan bahsediyoruz. “Ben bilirim”ciliği her zaman
vardı, ancak özellikle son dönemlerinde ekonomik sıkıntı da, futboldaki başarısızlık
da çok net ona yazar. O nedenle insanlar Ali Koç’a sarıldı; fakat koç kurt çıktı.
Gelinen aşamada, her ikisinin de
yaptıkları ve yapmadıkları ortada. Fenerbahçe’nin bu iki başkana muhtaç olmadığı
da… Kaldı ki Aziz Yıldırım’ın ekibine baktığımızda çok bir şey değişmeyeceğini de
öngörüyoruz. Taraftar gazı alma transferleri olur ki, o hep oluyor zaten.
Şimdi de teknik direktör yarışı
yapıyor iki aday. Mourinholar, Pochettinolar havada uçuşuyor. Kimsenin aklına İsmail
Kartal’a en azından hakkını vermek gelmiyor. Daha önce birçok kişiye haklarını
vermedikleri gibi... Adama Binali Yıldırım muamelesi yapıyorlar.
Bizi bu iki adaya muhtaç eden
Fenerbahçe’ye de, bu başkan adaylarımıza da... Demeye de dilim varmıyor ama... Saygılarımı
sunuyorum.
Haziran Güneşi demişiz,
şimdi karşımızda net bir “güneşsizlik” var. Kim gelirse gelsin, geçici
başarılarla ve çözümlerle avutuluruz.
Herkese iyi seçimler, benim
seçmeyeceklerim belli.
Bir Fenerbahçe Kongre Üyesi