13 Kasım 2024 Çarşamba

Dol Gözüm Dol

 


“İlk cümlesi çok zor bir yazı” diyebilirim bu yazıya. Hatta ilk cümle de, bu nedenle klavye israfı oldu. Ama bir şekilde yazılması gereken bir yazı bu ve bir şekilde başlanacak. Aklına gelen her şeyden bahsedip bu blogda zamanınızı çalan bendenizin, İrfan Alış’la ilgili birkaç paragraf yazmaması düşünülemez zira.

Benim, benzer yaş aralığındaki üç aşağı beş yukarı herkes gibi ritüellerim vardır. Bu, belli bir şehre yılda en az bir kez seyahat etmek gibi, günün belli bir saatinde kahve içmek gibi, İstanbul’un ücra bir yerine sırf belli bir şeyi yemek için gitmek gibi sıradan şeyler. Peyk konseri de benim bir rutinimdi. Konsere gidiyormuş hissiyatı ile gitmezdim oraya, bir görev gibiydi. Özellikle Anadolu yakasında konser verdikleri zaman o konsere gitmemem, ancak o tarihte şehir dışında olmamla açıklanabilirdi. Her gittiğimde de, “Bir sonraki konser ne zaman olacak?” diye sorardım Rena’ya, İrfan abinin eşine. Herhâlde bi’ on beş konserine gitmişimdir.

İlk plağım da Peyk’in 25. yılına özel çıkardığı plaktır. O zaman pikabım yok; ama “Bir Peyk plağım olsun.” deyip almıştım. Sayısı yirmiyi aşkın plağım var şimdi; ama pikaba ne zaman yeltensem, kızım araya girip “Peğk çal baba” diyor.

Ritüelim“di” dedim, çünkü bundan sonra sahneye çıksalar bile artık Peyk olmayacak sahnede. Yine kaliteli insanlardan müteşekkil bir grubun kaliteli müziğini ve güzel sözlerini dinleyeceğiz, ama İrfan abisiz olacak. İrfan abinin de dediği gibi, gruptan bir kişi eksildiğinde, o grup Peyk olmayacak artık.

Tabii İrfan abinin vefatına sırf bu nedenle, yani “Daha izlemeyeceğiz, canlı dinleyemeyeceğiz.” tümceleri ile üzülmek gayet bencilce ve demek istediğim de o değil. İrfan abiden artık faydalanamayacak olmanın verdiği bir hüzün var burada. Yani İrfan abi çıksa ve “Arkadaşlar Peyk olarak müzik yapmama kararı aldık.” dese, “Tamam abi.” der ve yine ondan, her ne yapıyorsa istifade eder, ne yapıyorsa katılırdık. Şimdi ise istifade edemeyeceğiz. Zira bizi her şeyiyle “hizaya sokan” biriydi İrfan Alış. Onu dikkatlice dinlerdik bize bir şey anlatıyormuş gibi, sadece şarkı dinlemek değildi bu.

21 Ekim 2022 tarihinde DasDas’ta 25. yıl etkinliği vardı, Circus adını verdikleri. Hayatımda izlediğim en etkileyici konserlerden biri olduğu gibi, sadece izleyici grubuna baktığımda bile etkilenmemek elde değildi. Herkes bizim gibi; bizim yaşlarda, sade, gösterişsiz, abartısız, kendi hâlinde, bir derdi olan insanlar. Etkileyiciliği de o düzgün sadeliğinde. Yüzlerde grubu dinlemenin mutluluğu, ellerde bira… Aynı insan topluluğunu tüm Peyk konserlerinde görürdünüz. Geçen hafta Büyük Piyale Paşa Camii’nde gördüğünüz kalabalık da öyleydi. Fark; gözler buğulu, kalplerde de fonda İrfan Alış fotoğrafı, “Denizdeyim sakin, güzel” yazısı olan bir kâğıt…

En azından eşimle, çocuğumla canlı dinleyebildim seni. Bu konuda bir “keşkem” olmadı. Birçok insan yazmış, canlı dinleyemediğinden, Hamiyet’i izleyemediğinden vs. bahsetmiş; bende onlar yok. Hoş, benim de çok isteyip bir türlü gidemediğim yerler, göremediğim şeyler var hayatta. Belki onlardan pişmanlık duyacağım ileride. Ama Peyk onlardan olmadı, fırsat tanımadım.

Yıllar önce, Kadıköy halkının biber gazı yediği sıradan bir akşamda verdiğin konser sonrası ve müteakip birkaç konserinin sonunda, “Kendinize iyi bakın, ölmeyin.” demiştin. Kurala sen uy(a)madın. Bu hayat böyle bir oyun maalesef.

Teşekkürler abi, ne diyeyim ki başka?