* Bir süredir kullandığım diş macunu vardı; şimdi
aynısını bulamıyorum. Kutusu değişti, aynı zamanda içeriği de değişmiş olmalı
ki, denk gelemiyorum. Denedim birkaç tipini, aynısı yok. “Bu galiba.” dediğim macunun
aroması da affedersiniz ısırgan çorbası gibi.
Olsun, zilyon tane diş macunu var, zaten hiçbiri birbirinden
çok üstün değil muhtemelen. Tamam; ama fiyatlar kafa karıştırıcı. Bir markanın
bir ürünü 150 lira, bir ürünü 350 lira. 150’liği alsan tamam, 200 lira kârdasın;
ama ya hayatın tadı 350’likteyse. Ama 350’lik de çok şişirme; bir de ısırgan çorbalı
olabilir. Bilindik markaların 75 liralık macunları da var. Onu alırsan sanki
dişin zarar görecekmiş gibi hissediyorsun. 50 liraya tavuk döner yemek gibi. Onun
için ideal macunu bulana kadar çırpınacağım gibi duruyor. İdeal macun dediğim
de, eli yüzü düzgün olsun. Hiç mi yok yani?
* Takımım malum, durumumuz malum, dolayısıyla ruh hâlimiz
malum. Ancak şimdiki süreç o kadar garip ilerliyor ki… Normalde bir takım
başkan seçer, sonra o hocayı seçer, sonra hoca oyuncuları belirler. Bizde tam
tersi oldu. Mevcut hoca, oyuncuları seçti (veya seçtirdi), sonra hoca gitti,
sonra da başkan gitti. Dolayısıyla başkan > hoca > oyuncu sıralaması
bizde oyuncu > hoca > başkan oldu. Şimdi oyuncu diyecek ki “Beni bu hoca
almadı, diğeriyle çalışacaktım”, Yeni hoca da diyecek ki “Ben bu oyuncuları
seçmedim”, başkan da diyecek ki “Ben bu hocayı seçmedim”.
Benfica olayı apayrı zaten. Oyuncuda karar kılınıyor, o
sırada Benfica rakip değil. “Onu alalım, eleyelim.” diyoruz. Alamıyoruz maça
kadar, hatta o oyuncu bize karşı oynuyor ve bize golü o atıyor. Sonra onu
alıyoruz, hocamız da sonra rakibe gidiyor. Çıtayı acayip aşmadık mı?
* Şimdi Aykut Kocaman ihtimali doğdu. Onunla ilgili
yazılar okuyorum, onu yorumlayan videolar izliyorum, hoşuma gidiyor. Kendisini
özlüyorum. Herkesle de konuşuyorum, Yok “O maçta şunu yapmış”, yok “Bu maçta
onu yapmış” diyorlar, eleştiriyorlar. Tanrı dahil herkes eleştirilir. Ben “Genelde
ne yapmış, onu konuşalım.” diyorum, “bir karakter” istiyorum. Aykut Kocaman da
bir karakter, o kadar. Başarısız olacaksa o olsun modundayım. Üzerine de
saatlerce konuşmaya varım. Yazım da olmuştu burada, 2019 yılında: Kocaman
Yanalım, Kocaman Yalanım. Aykut-Ersun mukayesesiydi, daha doğrusu Ersun
Yanal’ın o kadar da abartılmaması gerektiği ile ilgiliydi.
Eskiden her sene Fenerbahçe ile ilgili sezon başı yazılarım
olurdu, şimdi yazmıyorum artık. Ama şimdi, esasında o kadar da yazmak
istemememe rağmen, madem iç dökme blogu bu, bir şeyler yazmış oldum. Sanılmasın
ki bu aralar aklımdan geçen sadece Fenerbahçe ve diş macunu. Şimdilik bunları
dökelim, sonra başka şeyler dökeriz.
Bir yazım bitirilmeyi bekliyor mesela, “öyle” bir yazı. Öyle
sekmesinde yayımlanacak, olgunlaşmayı bekliyor. Olgunlaşma, konuyla ilgili
gelişmeye bağlı; “bir garip adamı takip” konu da. “Pek yakında” diyemiyorum o
nedenle. İlginç olacak.
Havalar soğuyor, örtün, yorgan yorgan üstüne…