29 Eylül 2025 Pazartesi

Tıkılak/Takılak XIV

 

* Bir süredir kullandığım diş macunu vardı; şimdi aynısını bulamıyorum. Kutusu değişti, aynı zamanda içeriği de değişmiş olmalı ki, denk gelemiyorum. Denedim birkaç tipini, aynısı yok. “Bu galiba.” dediğim macunun aroması da affedersiniz ısırgan çorbası gibi.

Olsun, zilyon tane diş macunu var, zaten hiçbiri birbirinden çok üstün değil muhtemelen. Tamam; ama fiyatlar kafa karıştırıcı. Bir markanın bir ürünü 150 lira, bir ürünü 350 lira. 150’liği alsan tamam, 200 lira kârdasın; ama ya hayatın tadı 350’likteyse. Ama 350’lik de çok şişirme; bir de ısırgan çorbalı olabilir. Bilindik markaların 75 liralık macunları da var. Onu alırsan sanki dişin zarar görecekmiş gibi hissediyorsun. 50 liraya tavuk döner yemek gibi. Onun için ideal macunu bulana kadar çırpınacağım gibi duruyor. İdeal macun dediğim de, eli yüzü düzgün olsun. Hiç mi yok yani?

* Takımım malum, durumumuz malum, dolayısıyla ruh hâlimiz malum. Ancak şimdiki süreç o kadar garip ilerliyor ki… Normalde bir takım başkan seçer, sonra o hocayı seçer, sonra hoca oyuncuları belirler. Bizde tam tersi oldu. Mevcut hoca, oyuncuları seçti (veya seçtirdi), sonra hoca gitti, sonra da başkan gitti. Dolayısıyla başkan > hoca > oyuncu sıralaması bizde oyuncu > hoca > başkan oldu. Şimdi oyuncu diyecek ki “Beni bu hoca almadı, diğeriyle çalışacaktım”, Yeni hoca da diyecek ki “Ben bu oyuncuları seçmedim”, başkan da diyecek ki “Ben bu hocayı seçmedim”.

Benfica olayı apayrı zaten. Oyuncuda karar kılınıyor, o sırada Benfica rakip değil. “Onu alalım, eleyelim.” diyoruz. Alamıyoruz maça kadar, hatta o oyuncu bize karşı oynuyor ve bize golü o atıyor. Sonra onu alıyoruz, hocamız da sonra rakibe gidiyor. Çıtayı acayip aşmadık mı?

* Şimdi Aykut Kocaman ihtimali doğdu. Onunla ilgili yazılar okuyorum, onu yorumlayan videolar izliyorum, hoşuma gidiyor. Kendisini özlüyorum. Herkesle de konuşuyorum, Yok “O maçta şunu yapmış”, yok “Bu maçta onu yapmış” diyorlar, eleştiriyorlar. Tanrı dahil herkes eleştirilir. Ben “Genelde ne yapmış, onu konuşalım.” diyorum, “bir karakter” istiyorum. Aykut Kocaman da bir karakter, o kadar. Başarısız olacaksa o olsun modundayım. Üzerine de saatlerce konuşmaya varım. Yazım da olmuştu burada, 2019 yılında: Kocaman Yanalım, Kocaman Yalanım. Aykut-Ersun mukayesesiydi, daha doğrusu Ersun Yanal’ın o kadar da abartılmaması gerektiği ile ilgiliydi.

Eskiden her sene Fenerbahçe ile ilgili sezon başı yazılarım olurdu, şimdi yazmıyorum artık. Ama şimdi, esasında o kadar da yazmak istemememe rağmen, madem iç dökme blogu bu, bir şeyler yazmış oldum. Sanılmasın ki bu aralar aklımdan geçen sadece Fenerbahçe ve diş macunu. Şimdilik bunları dökelim, sonra başka şeyler dökeriz.

Bir yazım bitirilmeyi bekliyor mesela, “öyle” bir yazı. Öyle sekmesinde yayımlanacak, olgunlaşmayı bekliyor. Olgunlaşma, konuyla ilgili gelişmeye bağlı; “bir garip adamı takip” konu da. “Pek yakında” diyemiyorum o nedenle. İlginç olacak.

Havalar soğuyor, örtün, yorgan yorgan üstüne…