* Genco Erkal vefat etti. Nur içinde yatsın.
Birçok kez sahnede izlemiştim. Nâzım Hikmet’in şiirlerini
Nâzım’dan da iyi okuyan, yorumlayan kişidir, o şiirleri daha fazla sevdirendir
de.
Benim için bir özelliği de,
sosyal medyada beni engelleyen tek kişidir. Bir tweet’ine ironik bir
şekilde “Sizden öğrenecek değiliz.” gibilerinden bir şey yazmıştım, o ironiyi
anlamamış, engeli basmıştı. Olsun ne yapalım, EA vatan hainliğine devam ediyor
hâlâ…
* Avukata akıl öğretme çok güzel bir şey.
“A: Biz sorduk avukat bey, öyleymiş o, öyle oluyormuş.
B: Hayır canım olur mu?
A: Yok, yok, oluyormuş”.
Gibi şeylere alışkınız da, geçen
bir müvekkil şunu söyledi: “Önceden, yatak odana giren hırsızı öldürebiliyordun,
böyle bir kanun vardı. Sonra Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etti, artık öldüremiyorsun”.
Bu bir şehir efsanesi, o ayrı da,
yatak odasına hırsızın girmesi ile ilgili bir kanundan nasıl bahsedilebiliyor, Anayasa
Mahkemesi’nin iptali neye göre telaffuz ediliyor; iyi kafalar gerçekten. Yani
şu dense anlarım, önceden Yargıtay böyle bir olayda meşru savunmanın (nefsi müdafaa)
uygulanması gerektiğini söyledi, sonra bir kararında farklı düşündü vs. Yok,
direkt Anayasa Mahkemesi iptal etmiş “kanunu”. İyi, peki…
Bu arada, bunu bana diyen şahsa
da, “Yok o öyle değil, bu konuda bir şehi…” derken, “Yok, yok, öyle bir kanun
vardı” dedi. Ben de “Hmm” dedim ve duruşmayı beklemeye devam ettim.
Buna benzer, yıllar önce bir hadise…
Bir adamcağız, babam yaşında, saygı değer biri. Bir tişört giymiş, 98, 100’den
büyüktür gibi bir şey. Galatasaray’ın 100. yılında bizim şampiyon olmamızla ilgili.
“Aaa” dedim, “Güzelmiş”. “Evet” dedi, “6-0 tişörtü”. Dedim “Yok, bu 2005
yılında bizim şampiyon olduğumuzla ilgili bir tişört. Biz 98. yaşımızda şampiyon
olduk, onlara 100. yıllarında şampiyonluk tattırmadık.” anlamında. Dedi, “Zaten
o dönem 6-0 yendik biz Galatasaray’ı”. “Yok, o 2002-2003 sezonuydu” diyecektim;
“Tamam, doğru.” dedim. Yorulmamak, hatta yorulmak istememek de lazım.
* Yukarıdaki Fenerbahçe
anekdotu planda yoktu, bir anda geldi aklıma ve yazdım. Bunu yazarken de, dün
önüme düşen 2007 sonu veya 2008 başı, kış mevsiminde FB TV’ye okulda verdiğim
röportaja değinme isteği geldi. FB TV bizim okula gelmiş ve Fenerbahçelilerle
röportaj yapıyor, ben de Fenerbahçe atkılı olduğum için benimle de röportaj
yapmak istiyorlar. Ben de gayet rahat bir şekilde, düzgün bir Türkçeyle
konuşmuşum bu arada. Hoşuma gittim.
O dönem gayet iyiyiz, Zico
zamanı, Inter’i Şampiyonlar Ligi’nde yenmişiz vs. (Daha Sevilla’yla
oynamamışız, çünkü “Fenerbahçe iyi gidiyor” derken çeyrek finale çıktığımızdan
bahsetmemişim, bir de atkılıyım, çeyrek finale kaldığımız maç Martta). Bana
unutamadığım maçlar sorulmuş, ben onların arasına 6-0’ı da geçirmişim (O dönem
taze tabii, şu an 6-0 ananlara “mal” gözüyle bakıyorum, Tıkılak/Takılak II’de
de yazdım).
Bazı güzel maçları sayarken, bu
maçların arasında 95-96 Trabzonspor maçını anmamışım. Gerçekten, o maç o
ayrıydı arkadaşlar. Dün gibi de hatırlıyorum. Buradan söylüyorum, o maç çok ayrıydı.
1 numaraya onu yazabilirim hatta. Aykut Kocaman diyor, işin argolu tezahüratına
girmiyorum.
* Fenerbahçe kısmı
spontane çıktı yukarıda belki, ama şimdi yazacağım kısım planda vardı.
“Ateistler bunu da açıklasın.”, “Allah’ın
varlığı” vs. gibi konular var ya, örnekler veriliyor böyle; insan vücudu, ördeğin
hemen yüzmeye başlaması, doğum vs., ki katılıyorum da bunların çoğuna. Ancak
bir konu daha var. Mesela Fenerbahçe’nin o kadar şeyden sonra Lille’e o maçta
elenmesi, ne bileyim 118. dakikada VAR uyarısıyla yediği penaltı golünden sonra
demoralize hâlde iken pozisyona girip bu kez topun direkten dönmesi (2010’un
son maçı olan TS maçı da ayrı konu tabii), tüm bunların hepsi ancak bir gücün
varlığı ile açıklanabilir. Adına ne dersen de, Tanrı var. Aksi mümkün değil
arkadaşlar.
* Ara ara çıkar böyle, “En
mutlu 10 il” filan. 1. sırada her zaman olduğu gibi Sinop var, onu anladık. Ona
zerre itirazım yok. Mis gibi şehir. De… Diğer şehirlere bakıyorsun, Afyonkarahisar,
Bayburt, Kırıkkale, Kütahya, Çankırı, Düzce, Uşak, Siirt, Şırnak. İçlerinden
yine bazılarına ses etmeyelim hani, ama (ofansif mizah is coming), bu mutluluk
işi biraz beklenti ile alakalı olabilir gibi geliyor bana. Yani bir Şırnaklı
muhtemelen “Oha lan güneş doğdu şehre bak.” diye düşünüyor olabilir. Veya bir
Bayburtlu, “Olaya bak, musluktan su akıyor.”; Siirtli, “Bizim şehirde çay/kahve
içilen kafeler var.” diye düşünüyordur muhtemelen. Oralılar kızmasın, azıcık
ofansif olalım. Oyunu hep kendi sahamızda kabul etmeyelim.
Zaten benim Siirtli arkadaşlarım
da, bir düşünüyorum, yok.
Zafer Bayramımız kutlu olsun…