* Kar bu sene çok devlet memuru gibi yağmadı mı? Sabah
evden çıkarken yok, seni işe rahat götürüyor. Sen çalışırken yağıyor, işten çıkmaya
yakın duruyor. Sen evdeyken yağıyor, sonra dursa da, uyurken bakıyorsun yine
atmış, ama sabah evden çıkarken yine duruyor.
Geçen şehir dışına gittim, sabahın şeyinde. Yağmadı; tam
uçağa bineceğim, yağmaya başladı. Sonra akşamında yedi tepeli şehrime döndüm, ev
yolunda hiç yağmadı, eve doğru yürürken keyiflik yağdı. Evdeyken arttı, sonra kesti.
Uçağımda iptale de sebebiyet vermemiş oldu.
Hem saygılı ve seni etkilemiyor hem de yağıyor, güzel
görüntü. Sevdim bu karı.
* “Su” isimli insanlar var malum. Su ismine gelen ek,
“Su’yun” değil “Su’nun” olmalı artık. Suyun dediğinde, bildiğin içtiğin su. Su’nun
dediğinde artık bir isim. Ama şöyle bir durum var, kızımızın sınıfında Su var.
Annesi “Merhaba, ben Su’yun annesiyim.” dedi geçen. Müdahale edemiyorsun tabii
kadına. Bir yandan da “Demek ki böyle demek lazım.” diyorsun. Ama bence
olmamalı. Tabii bir yandan da garip, daha da önemlisi iddialı. “Suyun annesi”
olmak nasıl bir kudrettir, bilemedim. Su’nun olmalı ama bence. Haa Su diye isim
niye var, o da ayrı konu.
* İsim şehir oyunu hâlâ oynanıyor mu
bilmiyorum. Ama güzel oyundur. Diyelim “i” harfi çıktı. Şehir olarak ne akla
gelir, İstanbul; hadi diyelim İzmir. Ama çekirdeğe çiğdem demiyorsa “İstanbul
yaa.” der. Tak yazar İstanbul’u, düşünmez gerisini. Sen ise, akla ilk İstanbul
geliyor deyip “Kimse yazmaz.” diye plakalardan hareketle İçel yazmayı düşünürsün,
sonra da “Herkes benim gibi düşünür, kimse İstanbul yazmaz, herkes İçel yazar,
hadi diyelim İzmir yazar.” diyerek İstanbul yazarsın. Ne oldu, İstanbul yazdın.
Ee ilk adam da İstanbul yazdı. “İstanbul yaa.” dedi yazdı, düşünmedi gerisini.
Plakaları düşünmedi, İzmir’i bile aklına getirmedi. Ne oldu, aynı şeyi yazdınız,
aynı puanı aldınız. Onun için çok kasmamak lazım bir yandan.
* Kamuya açık yerde, uçakta, restoranda vs. kulaklık
takmayıp sesli şekilde bir şeyler dinlemenin/izlemenin diğer insanları rahatsız
edeceği ve yanlış olduğu hâlâ düşünülmüyor, çok enteresan. Ben kulaklık takayım
veya sessiz şekilde izleyeyim yok, direkt açıyor onu, ihehe mihehe diye gülüyor
veya gülmüyor. Çok saçma bir saygısızlık, bu kadar basit bir şeyi düşünmemek
çok garip çünkü.
* Geçen yine uçaktayım (amma seyahatim varmış),
aklıma Selvi Boylum Al Yazmalım geldi. Dedim, öyküsü kime aitti? Biliyorum
tabii, ama aklıma gelmiyor ismi bir türlü. Türki cumhuriyetli bir yazar, tipi de
gözümün önünde. Hatta soyadı ov’lu bir şey, ismi bizde de olan bir isim
diyorum. Normalde uçaktan inince yazarım Google’a bulurum. Yazmadım, “Ben
bulacağım.” dedim. Kitapçıda çalışana sormadan kitabı kendin bulma inadı gibi
inat ettim. Günler geçti, haftalar geçti. “Ben bulacağım.” dedim. Evet: Cengiz Aytmatov.
Fenerbahçe-Lyon maçının 20. dakikasında buldum bunu. Çünkü “Fener zihin açar”.
Sigara gibi…
* Uçak demişken, PNR’ın açılımı ne diye bakayım dedim.
İçimiz dışımız PNR sonuçta: “Passenger name record”. Alın size bilgi, DÇLV
bilgilendirir.
Fenerbahçe’me başarılar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder