24 Şubat 2025 Pazartesi

Tıkılak/Takılak VIII

 

* Kar bu sene çok devlet memuru gibi yağmadı mı? Sabah evden çıkarken yok, seni işe rahat götürüyor. Sen çalışırken yağıyor, işten çıkmaya yakın duruyor. Sen evdeyken yağıyor, sonra dursa da, uyurken bakıyorsun yine atmış, ama sabah evden çıkarken yine duruyor.

Geçen şehir dışına gittim, sabahın şeyinde. Yağmadı; tam uçağa bineceğim, yağmaya başladı. Sonra akşamında yedi tepeli şehrime döndüm, ev yolunda hiç yağmadı, eve doğru yürürken keyiflik yağdı. Evdeyken arttı, sonra kesti. Uçağımda iptale de sebebiyet vermemiş oldu.

Hem saygılı ve seni etkilemiyor hem de yağıyor, güzel görüntü. Sevdim bu karı.

* “Su” isimli insanlar var malum. Su ismine gelen ek, “Su’yun” değil “Su’nun” olmalı artık. Suyun dediğinde, bildiğin içtiğin su. Su’nun dediğinde artık bir isim. Ama şöyle bir durum var, kızımızın sınıfında Su var. Annesi “Merhaba, ben Su’yun annesiyim.” dedi geçen. Müdahale edemiyorsun tabii kadına. Bir yandan da “Demek ki böyle demek lazım.” diyorsun. Ama bence olmamalı. Tabii bir yandan da garip, daha da önemlisi iddialı. “Suyun annesi” olmak nasıl bir kudrettir, bilemedim. Su’nun olmalı ama bence. Haa Su diye isim niye var, o da ayrı konu.

* İsim şehir oyunu hâlâ oynanıyor mu bilmiyorum. Ama güzel oyundur. Diyelim “i” harfi çıktı. Şehir olarak ne akla gelir, İstanbul; hadi diyelim İzmir. Ama çekirdeğe çiğdem demiyorsa “İstanbul yaa.” der. Tak yazar İstanbul’u, düşünmez gerisini. Sen ise, akla ilk İstanbul geliyor deyip “Kimse yazmaz.” diye plakalardan hareketle İçel yazmayı düşünürsün, sonra da “Herkes benim gibi düşünür, kimse İstanbul yazmaz, herkes İçel yazar, hadi diyelim İzmir yazar.” diyerek İstanbul yazarsın. Ne oldu, İstanbul yazdın. Ee ilk adam da İstanbul yazdı. “İstanbul yaa.” dedi yazdı, düşünmedi gerisini. Plakaları düşünmedi, İzmir’i bile aklına getirmedi. Ne oldu, aynı şeyi yazdınız, aynı puanı aldınız. Onun için çok kasmamak lazım bir yandan.

* Kamuya açık yerde, uçakta, restoranda vs. kulaklık takmayıp sesli şekilde bir şeyler dinlemenin/izlemenin diğer insanları rahatsız edeceği ve yanlış olduğu hâlâ düşünülmüyor, çok enteresan. Ben kulaklık takayım veya sessiz şekilde izleyeyim yok, direkt açıyor onu, ihehe mihehe diye gülüyor veya gülmüyor. Çok saçma bir saygısızlık, bu kadar basit bir şeyi düşünmemek çok garip çünkü.

* Geçen yine uçaktayım (amma seyahatim varmış), aklıma Selvi Boylum Al Yazmalım geldi. Dedim, öyküsü kime aitti? Biliyorum tabii, ama aklıma gelmiyor ismi bir türlü. Türki cumhuriyetli bir yazar, tipi de gözümün önünde. Hatta soyadı ov’lu bir şey, ismi bizde de olan bir isim diyorum. Normalde uçaktan inince yazarım Google’a bulurum. Yazmadım, “Ben bulacağım.” dedim. Kitapçıda çalışana sormadan kitabı kendin bulma inadı gibi inat ettim. Günler geçti, haftalar geçti. “Ben bulacağım.” dedim. Evet: Cengiz Aytmatov. Fenerbahçe-Lyon maçının 20. dakikasında buldum bunu. Çünkü “Fener zihin açar”. Sigara gibi…

* Uçak demişken, PNR’ın açılımı ne diye bakayım dedim. İçimiz dışımız PNR sonuçta: “Passenger name record”. Alın size bilgi, DÇLV bilgilendirir.

Fenerbahçe’me başarılar…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder